“Yumurtaları saklasak da mı sarımsaklasak?”/ Özgür Gündem-Binevş, 8 Ocak 2015

Yumurtaları saklasak da mı sarımsaklasak?

Hicran Ürün

Kapitalizmin merkezi ABD’de medya kuruluşu NBC, Facebook’un, kadın çalışanlarının yumurtalarını dondurmak istemeleri halinde masrafları karşılayacağını bildirdi. Dünyaca ünlü Apple firasının da aynı uygulamayı ocak ayında başlatacağı haber konusu olmuştu. Bu iki teknoloji firması, uygulamayı başlatan ilk ABD firmaları. Türkiye’de ise sadece tıbbi zorunluluk hallerinde yumurta dondurulmasına izin veriliyor. Peki işverenlerin ödemenin en azından bir kısmını yüklenmeleri, kadınlar için açılan bir ‘özgürlük’ alanı mı gerçekten? Kadın Emeği ve İstihdamı Girişimi’nden (KEİG) İdil Soyseçkin sorularımızı yanıtladı.

Bir ‘kazanım’ olarak sunulan bu uygulama gerçekten de kadınlar için bir kazanım mıdır?

Kesinlikle değildir. Öncelikle bu uygulama yalnızca bilişim sektöründeki kadınları içeriyor. Yani tüm kadınları ilgilendirmiyor. Diğer taraftan çocuk bakımını yine  kadınların sorumluluğu olarak gören cinsiyetçi anlayışın devamı niteliğinde bir uygulama. Ayrıca, çocuk sahibi olmak isteyenleri -kadın ya da erkek farketmeksizin- bakım konusunda desteklemek yerine, kadınların bu isteklerini ertelemelerini bekliyorlar. Yani, insan kaynağına yaptıkları yatırımın karşılığını aldıktan sonraki dönemi önemsemiyorlar.

Ek olarak, dondurma işlemi uygulanan yumurtalarla sağlıklı bir doğumun gerçekleştirilmesi oranı da bir hayli düşük. Yani bir kadın bilişim sektöründe çalışmak istiyorsa hem çocuk sahibi olmayı erteleyecek hem de bir daha çocuk yapamama riskini de göze almış olacak. Burada bir kazanım görmek zor, dolayısıyla.

Şirketlerin çocuk bakım merkezleri açmak yerine 20.000 dolar gibi maliyeti olan bu uygulamayı tercih nedenleri nedir?

Çocuk bakım merkezi açmanın maliyetli daha az bile olabilir. Ancak mesele yalnızca böyle merkezlerin açılması ile bitmeyecektir. Çocuk sahibi olmak birçok sorumluluğu beraberinde getiriyor ve çalışanların bu sorumluluklarla ilgilenmesi onların ‘verimini’ düşürebilir. Diğer taraftan sözü edilen şirketlerin yer aldığı ABD’deki Silikon Vadisi’nde genç çalışanların giderek daha fazla tercih edildiğinden söz ediliyor. Dolayısıyla bu tip dev şirketlerin, o en dinamik ve ‘verimli’ olduğu düşünülen dönemde çalışanlarının çocuk sorumluluğu ile kısıtlanmaları yerine, bu durumu ötelemelerini daha az maliyetli buldukları açık. Ayrıca çocuk sahibi olunduğunda alınacak ücretli/ücretsiz izin gibi kariyere verilecek aralar aslında bu şirketlerin çalışanlarına yaptıkları yatırımın da dondurulması anlamına geleceğinden, toplamda daha maliyetli bir durum yaratmaktadır.

Bu uygulama aynı zamanda bir baskıya dönüşebilir mi?

Elbette dönüşebilir. Uygulamaya rağmen, çocuk doğurmak isteyen kadınlar işten çıkarılabilirler. Ya da işe ara verip, geri döndükleri zaman eski pozisyonlarını bulmaları mümkün olamayabilir. Zaten bir önceki sorunun cevabında da belirttiğimiz gibi, hızlı değişen bu sektöre uyum sağlamak -eğer bunun için bir politika geliştirilmemişse – çalışan için de zorluk yaratan bir durum olacaktır. Bu nedenlerle, yumurta dondurma işlemini ‘tercih etmek’ zorunda kalabilirler.

Kadınların tıbbi olarak bu uygulamaya maruz kalması bir risk oluşturur mu?

Öncelikle yumurta dondurma işlemi hem zaman alan, hem birçok ilaç enjeksiyonuna maruz kalınan hem de bazen acı veren bir uygulamadır. Ancak en önemlisi, bu işlemin sonunda dondurulan yumurtaların çocuk sahibi olmayı sağlayacağına dair bir garantinin olmayışı. 20’li yaşlar bu işlem için en uygun zaman olarak görülüyor. 30’lardan itibaren, doğurganlığın düşüşü ile birlikte dondurulan yumurtalardan canlı embiryonun oluşma oranı giderek düşüyor. Ancak 30 yaşın altında dahi kadınların hamile kalma oranı %36 ile %61 arasında değişiyor.

Gerçek hayatta muhtemelen çok az kadın bundan faydalanacaktır ve bu uygulama yine ne zaman çocuk sahibi olunacağına karar verme ve bunun onların kariyerlerine olan etkisi konusundaki yükü kadınlara bırakıyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Çok fazla sayıda kadının bu yöntemi kullanamayacağı açık. İşlemin pahallılığının yanı sıra, sizin de belirttiğiniz gibi, tüm yük kadınların üstüne kalıyor. Kariyerini, biyolojik saati işlerken anne olması gerektiği konusundaki toplumsal baskıyı, çocuk sahibi olunca bakımının nasıl yapılacağını ve bu bakımın biçimine ve kim tarafından yapılacağına bağlı olarak zamanlamasını düşünmesi gerekenler hep, kadınlar oluyorlar. Oysa her çocuğun ve ebeveynin ihtiyaçlarına göre kurumsal çocuk bakım hizmeti sunulsa, o zaman kadınlar isterlerse çalışmaya ara verirler, isterlerse çalışırken çocuk sahibi olurlar. Ama bu onların “çifte iş yükü”nü arttırmaz. Dünyanın hemen her yerinde çocuk sahibi olmak ve o çocuğun bakımını yerine getirmek adeta kadınlığın doğal bir uzantısı olarak düşünülüyor. Dolayısıyla çocuklarla ilgili her şeyde birincil sorumlu görülüyorlar. Üstelik günümüzde iyi anneliğin kriterleri giderek daha da zorlaşıyor. Kadınlar hem işgücüne katılıyorlar, hem de onlardan bu kriterleri yerine getirerek iyi anne olmaları bekleniyor. “Çocuk da yaparım, kariyer de” mottosu, çocuk bakımının yalnızca kadınların sorumluluğu olarak görüldüğü, gerekli ve nitelikli hizmetlerin sunulmadığı bir toplumda, kadınlar için çok yıpratıcı bir süreç olarak işliyor.

Son olarak eklemek istediğiniz birşey var mı?

Ücretsiz ve kaliteli çocuk bakım hizmetinin sağlanması, çalışma hayatının çocuk bakım sorumluluğuna göre düzenlenmesi atılması gereken önemli adımlar. Ancak genelde bu konu tartışılırken, özel sektöre sağlanan teşvikler mi yoksa devletin sağladığı hizmetler mi ikilemine sıkıştırılabiliyor. Konunun çoğunlukla gözardı edilen/unutulan kısmı çocuk bakımının erkeklerin de sorumluluğu olduğu gerçeği. Verilecek tüm hizmetlerin, çalışma hayatında yapılacak tüm düzenlemelerin erkeklerin de bu sorumluluğu almasını sağlayacak şekilde gerçekleştirilmesi elzem. Yoksa, cinsiyet eşitsizliğinde herhangi bir aşınma söz konusu olmayacaktır. Bu da, ne kadar iyi olanaklar sunulursa sunulsun yine kadınların çocuk bakımını yüklendikleri dolayısıyla eşit işe eşit ücretin verilmediği, kadınların büyük oranda kadın işi olarak nitelendirilen işlere sıkıştırıldıkları, düşük ücretle güvencesiz çalıştıkları, kazandıkları paranın asli bir gelir değil “aile bütçesine katkı olarak” görüldüğü bir dünyanın devamı anlamına gelecektir.

* Bu haber, 8 Ocak 2015’de Özgür Gündem’in kadın eki Binevş‘te yayımlanmıştır.

Şunlar İlginizi Çekebilir...