19 Kasım 2014 – Cezayir Toplantı Salonu, İstanbul
Katılımcı Örgüt ve Kurumlar: Kadın Mühendisler, Mimarlar, Şehir Plancıları Grubu, İŞKUR, Mavi Kalem Derneği, Kadınlarla Dayanışma Vakfı (KADAV), İmece Ev İşçileri Sendikası, Bilgi Üniversitesi, Jin Haber Ajansı, Eğitim Reformu Girişimi (ERG), Boğaziçi Üniversitesi, Devrimci Proleterya, Pamukkale Üniversitesi, Marmara Üniversitesi, İstanbul Medeniyet Üniversitesi, Sosyalist Feminist Kolektif (SFK), SPoD, Kocaeli Üniversitesi, İstanbul Kalkınma Ajansı, İstanbul Üniversitesi Kadın Araştırma Merkezi, KA.DER, Hayat TV, Evrensel Gazetesi, Petrol İş Sendikası Kadın Dergisi, Birleşik Metal İş Sendikası, Muğla Üniversitesi, KEİG Platformu.Panel, KEİG tarafından hazırlanan, Türkiye’de son dönemde kadın emeği ve istihdamının durumu ve geleceğine yönelik saptamaların yer aldığı iki raporun sunumuyla başladı.İlk sunum, KEİG Platformu’ndan Aslı Çoban tarafından hazırlanan “Kadın İstihdamında Eğretileşme Eğilimleri ve Atipik İstihdam Gündemi” isimli rapor üzerineydi. Rapor; geçici, kısmi, (sahte) kendi hesabına çalışma gibi atipik istihdamın, işgücü piyasasında yol açtığı eğretileşme eğilimlerini ve bu eğilimlerin kadın istihdamında nasıl baskın hale geldiğini ülke örnekleri üzerinden ele alıyor (Rapora ulaşmak için tıklayın).Rapora göre, Türkiye’de kadın istihdamını artırma politikaları, üç temel ayak üzerine kurulu; esnekleşme ve atipik çalışma, kadın girişimciliğinin desteklenmesi ve geçici/düzensiz çalışma biçimlerinin kısmi desteklerle kurumsallaştırılması. Atipik çalışma biçimlerinin, eğretileşmeye oldukça açık oldukları görülmektedir. Eğretileşmenin temel özellikleri; güvencesizlik ve kötü çalışma koşulları, çalışan yoksulluğu, alternatifsizlik, geleceğe dönük belirsizlik ve örgütlenememe olarak sıralanabilir. Eğretileşme eğilimleri, kimi işlerde ve işgücü gruplarında ortaya çıkabilmektedir. Bu noktada eğreti işler; kişilerin alternatifi olmadığı için mecburen seçtikleri, ücret düzeyi ve ücret sistemi kişiyi yoksulluk durumundan kurtarmayan, güvencesiz ve kötü çalışma koşullarına sahip, işçi örgütlenmesine imkân vermeyen, çalışanın ileriye dönük belirsizlik nedeniyle yaşam kararlarını almasını güçleştiren işler olarak tanımlanmaktadır. İşgücü gruplarında eğretileşme ise belirli bir çalışan grubunun büyük ölçüde bu tip işlerle anılır hale gelmesi, piyasadaki kötü işler katmanına sıkışması anlamına gelmektedir. Eğreti çalışma ilişkilerinin güncel biçimleri:
*doğrudan düzenlenmiş geçici iş sözleşmeleri (ki bunlar “kalıcı” olarak geçici özellik kazanabileceklerdir),
*“mevsimlik” sözleşmeler (ki bunlar yıl boyunca defeaten ortaya çıkacaklardır),
*geçici istihdam bürolarına/aracılarına dayalı istihdam,
*tüm diğer gerçek/nihai işveren ile ilişkiyi belirsizleştiren dışarıdan alıma (outsourcing) dayalı, dolaylı, üç taraflı ya da üçlü istihdam ilişkilerini,
*“bağımsız üstleniciler”,
*istismar edici “stajyerlik” ve “yetiştirme” biçimleri halinde kendini gösteren sahte “kendi hesabına çalışma”,
*Brezilya’daki şeker, palmiye yağı ve muz sektörlerindeki “kooperatifleşme” örneğinde görüldüğü biçimlerdeki, istihdam sözleşmelerinin ticari iş sözleşmelerine dönüşümü ile ortaya çıkan çalışma ilişkileri.
Kadın istihdamında büyük artışlar gerçekleştirmek isteyen ve bunun için atipik istihdam biçimlerinin yaygınlaştırılması stratejisine başvuran ülke örnekleri, Türkiye açısından bir deneyim okuması yapmamızı sağlayabilmektedir. Raporda Hollanda, İspanya ve İtalya örnekleri üzerinden geçici çalışma, kısmi süreli çalışma ve kendi hesabına çalışma konuları ile bu ülkelerdeki iş-iş dışı yaşamın uyumlaştırılması kapsamında çocuk bakım hizmetlerinin nasıl sunulduğu tartışılmaktadır. İspanya, geçici istihdamın yaygınlaştırılması stratejisiyle kadın istihdamını artırmaya çalışmıştır. Avrupa’nın en yüksek geçici istihdam oranları bu ülkeye aittir. Bu stratejiyle kadın istihdam oranı yüzde 26,3’ten, yüzde 43,5’e çıkmıştır. Kadınlar halen yeterli düzeye ulaşmamış olan bakım hizmetleri ve tam zamanlılık esasına dayalı işgücü piyasasında kuşaklararası dayanışma ve göçmen kadın emeği ile iş-iş dışı yaşam dengelerini sağlamaya çalışmakta ve “süper kadın” miti devamlılık göstermektedir. İtalya, kendi hesabına çalışmanın yaygınlaştırılması stratejisiyle kadın istihdamını artırma yoluna gitmiştir. Kadınlar açısından en ciddi problem ikincil işgücü piyasasına sıkışmış olmak dışında yetersiz iş-iş dışı yaşam dengesi politikaları ve annelik izninin filli kullanımı önündeki kısıtlardır. Hollanda, kısmi zamanlı çalışmanın yaygınlaştırılması stratejisiyle kadın istihdamını artırma yolunu seçmiştir. Ülkede kısmi zamanlı çalışanlar, aynı zamanda çoğunlukla geçici istihdam sözleşmelerine sahiptir. Kadınlar çok küçük ve geçici statülü işlerde ağırlıkla yer almaktadır ve yarı zamanlı bakım hizmetlerinin açıklarını kapamaya çalışmaktadır.
Genel olarak raporda incelenen 3 ülkenin ortak özelliklerinden birinin son dönemde artış gösteren kadın istihdamı oranı olmasına rağmen, kadınların çalışmasının önünde engel teşkil eden çocuk bakım yüküne dair hizmetlerin düzenlenmesi geride kaldığından kadınların iş piyasasındaki eşitsiz konumu devam ediyor. Çocuk bakım yükü üstlerine kalan kadınlar tam zamanlı çalışma yerine kısmi süreli, geçici ya da kendi hesabına çalışma gibi atipik çalışma biçimlerine itiliyor. Ağırlıklı olarak kadınların çalıştığı bu işler, kadın istihdamını arttırsa da, kadınları daha kötü ve güvencesiz işlere itiyor. Kadınlar için atipik ve esnek istihdam biçimlerinin teşvik edildiği Türkiye de aynı tehlikeyi barındırıyor.
Panelin ikinci sunumu, “Esnekleşme ve Enformalleşme Kıskacında Türkiye’de
Kadın Emeği ve İstihdamı: Politika Metinleri Çerçevesinde Bir Analiz” başlıklı KEİG politika raporu üzerineydi (Rapora ulaşmak için tıklayın). Saniye Dedeoğlu’nun sunduğu rapor, Kalkınma, Maliye, Çalışma ve Sosyal Güvenlik, Aile ve Sosyal Politikalar ve Milli Eğitim Bakanlıkları ile Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü ve Sosyal Güvenlik Kurumu’nun geleceğe yönelik stratejik belgelerine ve Ulusal İstihdam Stratejisi’ne bakılarak kadın emeği ve istihdamı üzerinden toplumsal cinsiyet eşitliğine yönelik bir analiz içeriyor. Raporda; işgücü piyasasının esnekleştirilmesi, kayıt dışı çalışma, erken çocukluk bakım ve eğitim hizmetleri, yaşlı ve engelli bakımı, sosyal güvenlik, ev işçiliği, ev eksenli çalışma, sosyal hizmet ve yardımlar ve mevsimlik tarım işçiliği konularına odaklanılıyor. Adı geçen belgelerde kadın istihdamı genel olarak bir kalkınma hedefi ve stratejisi olarak ele alınıyor; ancak işlerin niteliğine yönelik bir düzenleme yerine esas hedef, atıl olarak görülen kadın emeğinin sisteme entegre etmek olarak görünüyor. Uluslararası metinlerde olduğu gibi Türkiye’deki kurumların belgelerinde de kadın istihdamını arttırma stratejisi olarak esnekleşme ön plana çıkıyor ve iş güvencesi yerine istihdam güvencesi, yani kişinin işini korumak yerine, hangi işte ne koşulda olursa olsun çalışması esas alınıyor. Kayıt dışı çalışma kapsamında ev eksenli çalışan kadınların ve ev işçilerinin kayıtlı alana taşınması hedefleniyor; ancak bu kadınların kendini sigortalaması üzerinden öngörülüyor. Çocuk bakım hizmetleri ise kadınların çalışmasının önündeki engelleri kaldıracak sayı ve nitelikte sunulmuyor, doğum izni ise her kadın tarafından kullanılamıyor. Sosyal güvenlik konusunda emeklilik yaşı ve prim ödeme gün sayısının artırıldığı görülüyor.
Bu raporla geçen yılki KEİG politika raporu birlikte değerlendirildiğinde benzer politikaların sürdürüldüğü görülmektedir. KEİG Platformu’nun 2013 yılında yayınladığı Türkiye’de Kadın Emeği ve İstihdamı Sorun Alanları ve Politika Önerileri başlıklı raporda kadın istihdamının düşüklüğü ve kayıt dışı çalışmanın -özellikle tarım sektöründe- yüksekliği, kadınların hane içi sorumluluklarının istihdama katılımlarının önündeki en temel engellerden biri oluşu, kadınları ev içinde konumlandıran ve yalnızca hane içi sorumlulukları üzerinden tanımlayan muhafazakâr yapı ve aile odaklı sosyal politika anlayışı, erkek egemen ilişkilerin yaygınlığı, kadın istihdamını arttırmaya yönelik politikaların işgücü piyasasının esnekleştirilmesi temelinde şekillenmesi gibi sorun alanlarını ortaya koymakta idi. 2013 raporundaki belirlemeler halen geçerliliğini korumaktadır. Kadın istihdamındaki artışın devam edeceği, ancak bu artışın niteliksiz olarak düşünülen ve güvencesiz işlerde -esnek çalışmanın artışına paralel olarak- gerçekleşeceği görülmektedir. Kayıt dışı çalışmayı kayıt altına alma çabaları ise sosyal güvenlik sisteminin getirdiği kazanımlardan yararlanma koşullarını yerine getiremeyen bir ‘esnek güvenceli’ işçi grubunun doğmasına yol açacaktır. Toplumsal cinsiyet eşitliğini hedeflemek yerine kadının yalnızca hane içi sorumlulukları ile tanımlandığı bir aile anlayışının yaygınlaştırılmasına yönelik sosyal refah politikalarının önümüzdeki günlerde özellikle kadınlar üzerindeki olumsuz etkilerinin giderek daha fazla hissedileceği açıktır. Hâlihazırda yetersiz olan kurumsal bakım hizmetlerinin sınırlandırılması ve yalnızca aile yanında bakımın teşvik edilmesi, özellikle alt gelir grubundan kadınların ya işgücü piyasasına hiç katılmayarak ya da evden çıkmaya gerek kalmadan çok düşük ücretlerle, güvencesiz ve geleceksiz olarak ev eksenli işlerde çalışmak zorunda kalacağı anlamına gelmektedir.
——-*******———-
Kadın Emeği ve Kadın örgütleri, emek ve meslek örgütleri ile kamu kurumlarından yaklaşık 40 kişinin katıldığı panelde, yapılan sunumların ardından, özellikle esnekleşme ve çocuk bakım hizmetleri konularında tartışma yürütüldü. Tartışma bölümünde ele alınan konular;
*geçici istihdam ilişkisinin yaygınlaşması ve bunun daha çok Türkiyeli ve göçmen kadınları vuracağı,
*mevsimlik tarım işçisi kadınlar, (ÇSGB tarafından mevsimlik tarım işçilerine yönelik yürüttüğü projeden de bahsedildi. Mevsimlik tarım işçilerine ilişkin projede işçilerin en temel sorunlarından olan barınma, hijyen, tuvalet ve banyo koşulları ele alınmış. Mevsimlik tarım işçilerinin yaygın olarak ikamet ettikleri tarımsal alanlarda ÇSGB’nin yürüttüğü bu proje fonuyla birlikte tuvaletler, banyolar, duş alanları kurmuşlar. Bu kulağa iyi geliyor; ancak incelendiğinde bu alanların hiç kullanılmadığı görülmüş. Mevsimlik işçilerin genellikle temel menşeinin Urfa ve civarı olduğu biliniyor. Buradaki aileler, gece özellikle daha ıssız olan bu alanları kadınların kullanmasına hiçbir şekilde sıcak bakmıyorlar. Dolayısıyla bu alanlar kullanıma açılamamış, yapıldığı anda harabeye dönen yerler olmuş buraları. Kamunun bir proje geliştirirken katılımcı bir yöntem uygulamaması, hedef kitlenin görüşlerini almaması kaynakların boşa gitmesine neden olabiliyor.)
*ev işçileri,
*işçi sağlığı ve iş güvenliği,
*çocuk bakım yükünün kadınların üstünde olması ve kurumsal hizmetlerinin yetersizliği,
* Evdeki cinsiyetçi işbölümünün istihdamdaki dengeyi ve cinsiyete dayalı iş ve meslek ayrımını nasıl etkilediği,
*esnekleşmenin evdeki cinsiyetçi işbölümünü de arttırması,
*kadınların yaptığı işlerin vasıfsız olarak görülmesi, bir vasıf tanımının olmaması,
*iş bulma sürecinin metalaşması ve özel istihdam büroları,
*kadın istihdamı için yapılan projelerin yetersiz ve etkisiz olması
Öte yandan, mevsimlik tarım işçilerinin çalışma koşulları üzerine daha çok konuşulması gerektiği belirtilirken, kadınların yoğun olarak çalıştığı bu alanın bir kadın sektörü olarak değerlendirilebileceği önerisi getirildi. İstihdam üzerinden kurgulanan çocuk bakım ve eğitim hizmetlerinin kadın ve erkek çalışanlar üzerinden düzenlenmesi gerektiğine dikkat çekilirken, kreşlere yaygın olarak ulaşılabilmenin çalışan ya da çalışmayan, tüm kadınların özgürleşebilmesi için önemli bir adım olduğu vurgulandı.
——-******———–
Toplantıyla ilgili basında yer alan haberleri okumak için tıklayın.