Tarım işçisi kadınların payı: Çocuk evlilik, çocuk işçilik

Tarım işçisi kadınların payı: Çocuk evlilik, çocuk işçilik

Fatma KOÇ ŞAHİN
Adana

Çukurova yıllar boyunca hep tarım işçisine ihtiyaç duymuş, tarımın gelişmeye başladığı 19’uncu yüzyılın ortalarından itibaren gezici tarım işçileri kalıcı işçilere katılmıştır. Çukurova’da birçoğu gezici işçilik yaparken bir kısım mevsimlik tarım işçisi ise ekmek için geldikleri topraklarda kaldı.

Tarihsel gelişim süreci bakımından çalışma yaşamı ile ilgili düzenlemeler daha çok fabrika işçilerini konu etmiş, tarım işçileri söz konusu düzenlemelerin dışında tutulmuştur. Okula gitme oranının çok düşük; geleneksel aile yapısının güçlü; güvencesiz, esnek çalışmanın yoğun olduğu tarım işinde işçinin çektiği çile hiç değişmiyor. Kadın tarım işçileri erkeklerin çilesinin çalışma mesaisi ile sona erdiğini söylüyor. Sabah güneş doğmadan erkeklerle birlikte yollara düşen kadın tarım işçilerinin mesaisi ise 12 saatlik yorucu çalışmadan sonra evde devam ediyor. Tarlada çok sayıda kadın ve çocuk çalışıyor.

Adana’nın Karataş ilçesine bağlı Tuzla çevresinde sulak tarım topraklarında çalışan kadın işçilerle günlük sıkıntılarını, hayallerini, özlemlerini konuştuk. Hayalleri yarım kalan tarım işçisi kadınlar çocukları için iyi bir gelecek, rahat çalışma koşulları istiyor.

‘ARTIK HAYAL KURMUYORUZ’

Adana’nın yaz sıcağını tanımlayan, tam karşılığı olan bir sözcük yok. Bu anlatılmaz sıcakta Çukurova’nın uçsuz bucaksız verimli tarlalarının arasından ilerledik. Yol boyu tarlalara domates, mısır, kavun, kırmızı salçalık biber ve yer fıstığı ekilmiş; kimi daha yeni filizlenmiş, kiminin hasadı yapılmış, kimi ise henüz toplanmış. Tuzla yolu üzerinde Cırık köyü yakınlarında bir kavun tarlasının önünde kavun toplayan işçilerle görüştük. Burada çalışan işçilerin çoğu 14 ila 18 yaş arasındaki kadınlar. Hepsi de okulu yarım bırakarak küçük yaşlarda çalışmaya başlamış.

Kuzeni Gizem’le birlikte üç yıldır tarlada çalışan 14 yaşındaki Dilan, dalgaya vurarak “Okula gitmeyi ben istemedim, okulu sevmezdim. Yine de burada olmak yerine okumayı isterdim” diyor. 15 yaşındaki Gizem de okulu 8’inci sınıfta bırakmış. Ne olmak isterdin diye sorduğumuz Gizem’in cevabı “Okurken hayalim öğretmen olmaktı. Ama artık hayal kurmuyorum” oluyor. Çalışırken konuşmalarına dahi izin verilmediğini anlatan Gizem başlarındaki çavuşların hiç soluk aldırmadığını anlatıyor. Gizem sonra dalgaya vurarak “Benim hayalim evlenmek. Evlenince tarlada çalışmayız. Ne isteyelim” diyor.

MESAİ TARLADAN SONRA EVDE DEVAM EDİYOR

Bu söz üzerine sohbete katılan Sara Tekdağ “Ben 18 yaşımdayım, evliyim, iki çocuğum var yine geliyorum tarlaya, evlenince bir şey olmuyor” diyor. Kocasının inşaatlarda çalıştığını belirten Sara, çocuklarına annesi bakınca evi geçindirebilmek için çalışmaya devam etmiş. Her ne kadar çocuklara annesi baksa da eve gidince yine tüm işlerin kendisini beklediğini dile getiriyor Sara: “Çocuklar ilgi istiyor, yemek, temizlik… Evde de çok yoruluyorum, hiç işim bitmiyor. Ancak uyuduğumda dinlenebiliyorum.” Okula gitmemiş Sara, ama çocuklarının okumasını istiyor, ve bunun için çalıştığını söylüyor. Resim çekmek istediğimizde 14 yaşındaki Dilan itiraz ediyor. Yaptığı işten memnun olmayan Dilan, “Bizim yaşıtlarımız hayatını yaşarken biz gazeteye çıkıp rezil olmayalım” diyor. Sara ise namuslarıyla çalıştıklarını, ekmek parası kazandıklarını, rezil olacak bir şeyin olmadığını anlatıyor Dilan’a.

Kadınlar çok uzun vadeli hayaller kuramıyor. Mesela Songül’ün hayali düğün yapmak. Çalışırken konuşabildiğimiz 17 yaşındaki Songül’ün hikayesi de diğer tarım işçisi kadınlardan farklı değil. Küçük yaşta çalışmaya başladığı için okulu bırakmış. Okula gitmediği için de küçük yaşta nişanlanmış.  Düğün yapabilmek için çalışmaya devam ediyor. 19 yaşındaki nişanlısı da aynı sebepten Antalya’ya çalışmaya gitmiş. “Evlenince çalışmayacağım” diyen Songül tek isteğinin ve hayalinin bu olduğunu dile getiriyor.

‘PLASTİK ZORDU, TARLA ONDAN DAHA İYİ’

Karagöçer köyü civarında büyük tarım arazisine salçalık kırmızıbiber ekilmiş biber toplayan işçilerin yanına gittik sonra. Sohbete başladığımız yer 40 dönümlük biber tarlası. Sabahın erken saatinde biberi toplamış olan kadınlar öğleden sonra da topladıkları biberi ezik, yeşil ve kırmızı diye ayrıştırarak kasalara diziyorlar. Bu tarladaki ürünün son evresi, biberler bu işlemden sonra hale gidiyor.

Hamdiye 29 yaşında. 5-6 yıldır tarlaya çalışmaya geliyor, daha önce 10 yıl plastik atölyesinde çalışmış bir işçi kadın. “Plastik çok zordu, çok pis kokardı, tarla ondan daha iyi” diyor Hamdiye. 10 yıl boyunca aynı atölyede çalışmasına rağmen sigortasının hiç yatmadığını dile getiren Hamdiye, bekar bir anne olduğunu anlatıyor. 12 yıl önce görücü usulü evlenmiş, kocasının ailesi kendisini istemeyince kızı 20 günlükken kocası tarafından terk edilmiş. 11 yıldır eski kocası kızını hiç görmemiş. Tek göz odada annesiyle kalan Hamdiye, annesinin sürekli ‘Niye elin çocuğuna bakıyorsun, babasına gönder’ diyerek baskı yaptığını anlatıyor. “Kendim için bir şey istemiyorum kızımın iyi bir geleceği olsun” diyen Hamdiye’nin tek hayali kızının okuyarak kendisinin yaşadıklarını yaşamaması.

‘KIZIMIN İYİ KOŞULLARDA OKUMASI İÇİN…’

Sabah 5’te servis beklemek için kalktığını, uzun bir yolun ardından, 7’de iş başı yaptıklarını, akşam 5’te iş bıraktıklarını anlatan Hamdiye,  “Sürekli çalışıyorum, hiç boş günüm yok ki dinleneyim. Yaz kış çalışıyorum ama en çok limon toplarken zorlanıyorum. Ağacın her yeri diken. Bütün kollarım kesiliyor. Ama yine de çalışıyorum tabii. Ben çalışmazsam eve ekmek getiren kimse yok” diyor. Yine de kızı için çalışmanın kendisini yormadığını ifade eden Hamdiye, “Tek başıma kızıma da bakarım. Asla evlenmem. Tek isteğim kızımın iyi koşullarda olması. Çok çalışkan. Okutmaya gücüm yetmiyor. Bazen öğretmenleri yardım ediyor, destek oluyorlar” diyor.

‘KEŞKE SURİYE’DE OLSAYDIM DA TOPRAK YESEYDİM’

Yine biber ekili olan yan tarlada çalışan işçilerin neredeyse hepsi Suriye’den gelmiş. Bir çevirmen aracılığı ile sohbet edebildiğimiz Remziye 40 yaşında, 8 çocuğu var. IŞİD çeteleri  Kobanê’ye bağlı köyünü bastığında akrabalarının ve komşularının kafalarının kesildiğini, kurşuna dizildiğini anlatan Remziye, savaştan kaçarken Türkiye’nin zor hayat koşulları ile karşılaştığını söylüyor.

Suriye’de de tarlada çalışan Remziye, “Ama birkaç ay çalışıp bir yıl geçinirdik. Burada çalışmadığın gün aç kalıyorsun. Savaş bitince ülkeme dönmek istiyorum” diyor. Konuşurken gözleri dolan Remziye yaşadığı zorluğu şu sözlerle ifade ediyor: “Keşke Suriye’de olsaydım da toprak yeseydim, buralarda rezil olmasaydık” . Çocuklarını okula göndermek istediğini, ama karınlarını doyurmak için çalışmak zorunda olduklarını acıyla anlatıyor.

SAVAŞ ÇOCUKLARI ‘İŞÇİ’ YAPTI

Tarlada okula gidemeyen başka çocuklar da var. Büşra bunlardan biri. Kamişlo’da okula giden Büşra savaşın çıkması ile birlikte Türkiye’ye gelmiş. Burada annesi ve kardeşi ile birlikte tarım işçiliği yapıyor. Okula gitmek istediğini söylüyor fakat arkadan annesi konuşuyor: “Maddi durumdan dolayı okula gönderemiyoruz”. Bu geniş topraklar üzerinde çadırlarda yaşayan çocukların çoğu okula gidemiyor. Çadırlarda yaşayan çocuklar için devlet okul servisi sağlıyor. Ancak aileler için çocukların okula gitmesi okul masraflarından daha fazla anlam taşıyor. Tamamı esnek ve güvencesiz çalışan tarım işçilerinin çocukları da tarlalarda çalışıyor. Çocuklar eve gelir sağlıyor.

* Bu yazı, 24 Temmuz 2016’da Evrensel‘de yayınlanmıştır.

Şunlar İlginizi Çekebilir...