Serapol işçisi kadınlar direniyor
Necla Akgökçe/ Birgün
Kadın direnişleri, grevleri farklı olur. Erkekler greve çıktıklarında, direnişe geçtiklerinde çocuklara evde kadınlar bakar ama kadın greve çıktığında erkek çalışmıyor olsa bile ev işleriyle, çocuk bakımı ile hiç ilgilenmez, direnişteki kadının eve gelip yorgun argın evişlerini de kotarmasını bekler. Direnişler kadın açısından, biraz evdeki işlerin alana taşımasıyken biraz da evin içiyle dışarısı arasındaki bağın kopması ve kısmi özgürleşme manasına da gelir. Karşılıklı deneyim aktarımı, ezilme biçimlerinin ortaklığının da keşfidir. Kim ne derse, desin, erkekler ne anlatırsa, anlatsın kadınlar birbirlerinden öğreniyorlar.
30 Haziran Salı günü güneşin altında kurulan cehennem sıcağındaki direniş çadırında, sabahki polis müdahalesini, geri püskürten Serapool’deki kadın işçilerle sohbet ediyoruz. Dayanışma ziyaretine gittik, birkaç kadın örgütünden, koca İstanbul’dan 10- 15 kadın. Ortasında küçük bir kız çocuğunun mışıl mışıl uyuduğu çadırın kenarına, yastıklar ve desteklerle oturma bölüme oluşturmuş kadınlar, üzerlerinde hala iş önlükleri var. Temiz, düzenli, evlerine konuk gelmiş gibi karşılıyorlar bizi.
Serapool, Pendik yakınlarında Kaynarca’da bir fabrika, 70 ülkeye seramik ihracatı yapmakla övünüyorlar web sitelerinde. DİSK’e bağlı Cam Keramik İş Sendikası’na üye oldukları için işten çıkarılmış hepsi. Toplam sayımız 120’yi geçiyor, dedi bir arkadaşımız, kimileri daha yüksek bir rakam veriyor. Çadır epey kalabalık. Bazıları direniş çadırına gelmiyorlarmış, kızgındı onlara genç işçi kadın, en çok da iki gün önce yanlarındayken içeri giren kadına. “Hep olur. Siz dik durun yeter” dedim.
Sendikacıların çoğu erkektir, kadınların ne tür bir ezilme deneyimi içinden geldiklerine dair pek fikirleri olmadığı gibi kadınları kadınlardan öğrenme gibi bir dertleri de yoktur esasında. İşte tanımadıkları bu işçi kategorisi hakkında “Kadınlar greve, direnişe yanaşmazlar, kocadan babadan izin almadan direnişe geçmezler, kolay vazgeçerler” biçiminde bir saptamaları vardır. Erkekler tahlil etmeye bayılırlar, bilirsiniz.
SeraPool’de direnen kadınlar, sergiledikleri dik duruş ve birbirlerine sahip çıkma ahlakı ile bunun tam tersini gösteriyorlar, erkeklere de kadınlara da. “İçerideyken bunların hepsiyle kavgalıydım. Burada barıştım” diyor gülerek bir kadın işçi ve devam ediyor: “Çalışırken iş yetiştirmek zorunda olduğumuz için, oluyor böyle şeyler.”
Başka bir kadın arkadaşımız ise itiraf ediyor: “Ne yalan söyleyeyim, ben sendikalaşma sürecine çok sonraları katıldım. Kocamdan boşandım, bir çocuğum var ona bakıyorum, işe ihtiyacım var, borcum da var.” Boşanma nedenini soruyorum, grev ve direniş çadırlarında çok rastladığım sebebi gösteriyor: “Dayak vardı, ayrıca hiç çalışmıyordu, hep ben çalıştım baktım eve.” Görüldüğü gibi işçi kadın olduğunda dert bir değildir. Boşuna işçi kadın olma halini hesaba alarak politika üretin demiyoruz sendikalara. Kadının ev içinde uğradığı koca dayağını, boşanmış kadının üç kuruş ücretle hayatta kalma mücadelesini hesaba katmayan bir sendikal anlayış, ne kadar örgütleyebilir kadınları?
SOLA DA FEMİNİSTLERE DE ÇAĞRI
Serapool iş sağlığı ve güvenliği açısından da çok kötü bir işyeri. “Çalışırken sağlığından olmanın” her türlü hali mevcut burada. Fabrikada porselen havuz kaplama maddeleri üretiliyor. Kesme, çapak temizleme gibi işler yapıldığı için toz solumak zorunda kalıyor kadınlar, porselen tozu. Maske yok, var olan maskeler de kadınlara uygun değil, ağızları burunlarını tahriş ediyor. 50 derece oda ısısında çalışan kadınlar, 30-40 kiloluk ağır malzeme kaldırıyorlar. Boyun ve bel fıtıkları sıradan hastalık halini almış. Bantın akma hızı 0 saniye, hız yüzünden parmağını makineye kaptırmış bir kadın arkadaşımız 10 dikiş atmışlar, 40 gün çalışamamış, “Evimdeki işi bile akrabalar yaptı” diyor. Ahhh ahhh, hâlâ evdeki işler.
SeraPool’ü bir de kadın işçi sağlığı ve iş güvenliği açısından gözden geçirmek lazım, derim ben. Direniş sadece erkeklere özgü bir okul değildir, bir kadın okuludur da aynı zamanda. Burada yapılacak toplumsal cinsiyet temelli bir risk analizi ve kadın iş hastalıklarına dair raporlama, sektörde çalışan pek çok kadın açısından, ölümcül olabilecek meslek hastalıklarına karşı bir mücadele temeli oluşturabilir.
Sendikacılar ve emek ağırlıklı çalışan sol siyasi yapılar, bu fabrikada çalışanlar sadece işçi değil, kadın. Normal olarak izlediğiniz, ya da küçük olsun benim olsun anlayışıyla pek de yanaşmadığınız ittifaklar siyaseti ile SeraPool’da çalışan kadınların yaralarına derman olamazsınız. Burayı kadın dayanışmasına açın, çünkü kadınların eylem biçimleri de, dayanışma tarzları da sizden farklıdır.
Değerli kadınlar, feministler, SeraPool’de işçi kadın olmanın her türlü hali mevcut ve biz mevcudiyet temelli, maddi sömürü biçimlerini gözeten bir siyasetin savunucularıysak, burada kadın ezilmesinin gözden kaçırdığımız bazı hallerine kulak vermemiz; aynı Novamed’de, DESA’da olduğu gibi bir dayanışma kampanyası örgütlememiz gerekiyor. Güneşin altında, polis ve patron ablukasında ayakta kalma savaşı veren hemcinslerimizi yalnız bırakmayalım…
* Bu yazı, 2 Temmuz 2015’de Birgün‘de yayımlanmıştır.