SANAYİDE YENİ TEŞVİK SİSTEMİ VE ULUSAL İSTİHDAM STRATEJİSİ TASLAĞI – MAYIS 2012

KEİG PLATFORMU BASIN AÇIKLAMASI
10 Mayıs 2012

SANAYİDE YENİ TEŞVİK SİSTEMİ VE ULUSAL İSTİHDAM STRATEJİSİ TASLAĞI IŞIĞINDA KADINLARA BİÇİLEN ROLLER ÜZERİNE:2012 yılı içinde, Türkiye’nin ileriki yıllarda izleyeceği sanayi ve istihdam politikalarının ipuçlarını veren iki önemli belge kamuoyu ile paylaşıldı. Bunlardan ilki Şubat 2012 tarihli Ulusal İstihdam Stratejisi Taslağı (2012-2023), diğeri ise Yeni Teşvik Sistemi: Yatırımlarda Devlet Yardımları (Nisan 2012). Her iki belge de kadın emeği açısından çok önemli olmasına ve kadınların emek piyasalarında hangi sektörler ve ne tarz çalışma biçimleri üzerinden yer alacağına dair önemli öngörüler içermesine karşın kamuoyunda hemen hiç tartışılmadı. Bunları tartışmak ve bu iki belgede savunulan çerçevenin ötesine geçerek, kadınların ve toplumun lehine politika önerilerimizi sunmak amacıyla bu yazıyı kaleme alıyoruz.

UİS’nin temel hedefi kaliteli istihdam yaratmaktan ziyade işgücü maliyetlerini düşürmek ve esnek istihdam biçimlerini yaygınlaştırmak.

Ulusal İstihdam Stratejisi (UİS) taslağında, Türkiye işgücü piyasasının istihdam yaratmak açısından temel sorunu ‘katılık’ olarak tanımlandığı için bu sorunu çözmek üzere getirilen öneriler işgücü maliyetlerini düşürmek ve işgücü piyasasında esnek istihdam biçimlerini yaygınlaştırmak oluyor. Tasarıda yeni dönemin iş ortamı aşağıdaki gibi tanımlanmakta[1]:

“İşin korunmasını ve aynı işte kalabilme güvencesini ifade eden “iş güvencesi” yerine, istihdamın korunması ve tek bir işverene bağlı olmadan çalışmanın sürdürülebilmesi güvencesini ifade eden “istihdam güvencesi” önem kazanmaya başlamıştır. İstihdam güvencesinin sağlanmasında aktif işgücü piyasası programları ile iş arayanların ve hatta çalışanların istihdam edilebilirliğinin artırılması önem arz etmektedir. Gelir güvencesi ise sosyal sigorta ve sosyal yardımlar yoluyla işsiz kalan kişilerin gelir düzeyinin korunmasını amaçlamaktadır.”[2]

Bunun anlamı, çalışanların, işverenlerin herhangi bir zamandaki –kısa süreli- emek ihtiyacına dönük olarak her an hazır olabilmesidir. Bunun için kişilerin kamunun aktif işgücü programlarının yardımıyla donanımlarını yenileyebilmesi öngörülüyor. Kuşkusuz kişilerin vasıflarını geliştirmek, yaptığı işte üretken olmasını sağlamak üzere mesleki eğitim alması anlamlı ve yararlı. Ama taslakta öngörülen eğitim kişinin çalıştığı işi muhafaza etmesini sağlamanın ve kendisini geliştirmesinin bir aracı değil, sadece farklı işverenlerin taleplerine uygun olarak vasıflarını devamlı surette değiştirmesi anlamına geliyor.

İş güvencesine alternatif olarak getirilen istihdam güvencesine temel olan esnek çalışma biçimleri olarak kısmi süreli çalışma, belirli süreli çalışma, özel istihdam büroları aracılığıyla geçici süreli çalışma, uzaktan çalışma, çağrı üzerine çalışma, evden çalışma, iş paylaşımı ve esnek zaman modeli ile çalışma gibi çalışma biçimlerinin yasallaştırılması ve sosyal güvenlik kapsamına alınması  öngörülüyor.

Ancak şunu sormak lazım: Bulduğunuz kısmi zamanlı işte kısıtlı sürelerle çalıştığınız, iş bitince yeni işi ne zaman bulacağınızı bilemediğiniz, gelecekle ilgili belirsizlik, sürekli risk altında yaşama ve bir işten diğerine sürüklenme baskısı altında, ödediğiniz sigorta primlerinin sizin işsizlik sigortasından yararlanmanıza yetmediği ve emekliliğe hiç hak kazanamadığınız koşullarda taslakta belirtilen “istihdam ve gelir güvencesi”nden söz etmek mümkün mü?

Taslakta buna  ‘güvenceli esneklik’ denmekle birlikte ‘esnek güvence’ ifadesi daha isabetli görünüyor. İstikrarlı değil esnek olan bir güvencenin ne kadınların, ne erkeklerin, ne de gençlerin iyiliğini ve refahını artırması mümkün.

Taslakta, çalışma biçimlerine ilişkin bunca yeni düzenlemeye karşın, istihdam talebini artırmanın önünde bir engel olarak duran, aynı zamanda iş ile aile yaşamını uzlaştırmayı olanaksız kılan uzun çalışma saatlerinin düzenlenmesine  ve kısaltılmasına dair hiçbir öngörü yok. Oysa Türkiye OECD ülkeleri içinde en uzun çalışma saatlerine sahip ülkelerden biri durumunda.

Kadın istihdamını artırmak için somut hedefler yok
“Özel Politika Gerektiren Grupların İstihdamının Artırılması” başlığı altında kadınların işgücüne katılım oranlarının düşüklüğü, bu durumu yaratan etkenlerden biri olarak  bakım işlerini kadınların omuzlarına yükleyen toplumsal cinsiyet anlayışının rolü, çalışan kadınların ise “düzgün iş kapsamı dışındaki” kayıtdışı işlerde ve düşük ücretli işlerde istihdamı gibi sorunlara yer veriliyor. Bu saptamaları bizler zaten yıllardır yapıyoruz.  Sorun çözüm olarak getirilenlerde…

Taslakta kadınların 2010’da %27.6 olan işgücüne katılma oranının 2023’de %35’e çıkartılması hedef olarak konuluyor. Bu oranın neye göre belirlendiğine dair bir açıklama yapılmadığı gibi, işgücünün istihdam edilenleri ve işsizleri kapsadığı düşünüldüğünde orandaki artışın ne kadarının istihdam ne kadarının işsizlik artışından ileri geleceği,  bu orana ulaşmak için somut olarak her yıl kaç kadına hangi sektörlerde istihdam yaratılacağı konusunda bilgi verilmiyor. Dolayısıyla hedefin kadın işgücüne katılım değil kadın istihdam oranı, yani bilfiil çalışanlar üzerinden belirlenmesi gerekiyor.

İşgücü piyasasında sürekli, tam zamanlı ve güvenceli işlere alternatif olarak getirilen kısmi zamanlı çalışma, belirli süreli çalışma, özel istihdam büroları üzerinden geçici çalışma, evden çalışma vb. işler özellikle kadınların ve gençlerin istihdama katılımı açısından mucizevi çözümler olarak sunulup, esnek çalışma bu gruplar üzerinden işgücü piyasasının tamamı için meşrulaştırılıyor. Özellikle kadınlar için esnek çalışma biçimlerinin ev ve aile sorumluluklarını daha iyi bağdaştırmalarına imkân vereceği öne sürülüyor. Böylece, esnek çalışma biçimleriyle, aile ve iş yaşamını bağdaştırma söylemiyle, kadınlardan omuzlarındaki çocuk, yaşlı, hasta bakım yüklerini taşımaya devam etmeleri bekleniyor. Her ne kadar  “çocuk bakım evlerinin sayısı artırılacaktır” dense de, zamana bağlı somut hedefleri olmayan bu önerinin de içi boş kalıyor.

Yeni Teşvik Sistemi kadın istihdamını teşvik etmiyor
Öte yandan Türkiye’de yatırımları ve istihdamı artırmak üzere hazırlanan Yeni Teşvik Sistemi (YTS) belgesi, önceki yıllarda açıklanan 4 bölgeli teşvik sistemini, biraz daha ayrıntılandırarak 6 bölgeye çıkarıyor.[3] Teşvik belgesinde sayılan öncelikli alanların kadınların istihdamını teşvik eden bir yönde olmadığı açık. İki nedenle: öncelikli sektörler, turizm ve eğitim yatırımları hariç, ya erkek çalışanların yoğun olduğu ya da sermaye gereksiniminin yoğun olduğu sektörler. Emek yoğun yatırımların özellikle teşvik edildiği 6. bölgede ise kadın istihdamının kendiliğinden artmasını beklemek fazla iyimser bir tahmin olur. Aslında Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan bölgeyi ucuz kadın emeği cenneti olarak gördüklerini  şu sözlerle ifade etmişti: “Konfeksiyon sektörü gibi emek yoğun sektörler bayan istihdamının en fazla olduğu sektörlerin başında geliyor. Bu sektörlerde Doğu ve Güneydoğu’da belirlenecek olan illeri biz Çinle, Pakistanla, Bangladeşle ve Vietnamla rekabet edebilecek bir bölge haline getireceğiz.”[4] Bütün bu niyetlere rağmenteşviklerin kullanılıp kullanılmayacağı; kullanılsa bile, işverenlerin, bu ucuz kadın emeğine ne ölçüde  ihtiyaç duyacakları; -uzun çalışma saatleri ve vardiyalı çalışmayı içeren ağır çalışma koşulları nedeniyle kadınların onları halihazırda işgücü piyasasına çıkmaktan alıkoyan emek arzı kısıtlarını ne kadar aşıp böylesi bir talebe cevap verebilecekleri gibi kadın istihdamını belirleyecek pek çok farklı faktör var. Bu nedenle, teşviklerin kullanılacağını düşünsek bile, kadınları ucuz işgücü kaynağı olarak gören yaklaşımın ötesinde, çalışma koşullarını iyileştirici  önlemlere ihtiyaç var.

Sermaye-yoğun sanayi sektörlerin emek-yoğun sektörlere göre daha fazla tercih edilmesi, Türkiye’nin uzun süredir sürdürdüğü istihdam yaratmayan büyüme patikasının devamı niteliğinde. Teşvik politikaları özel sektör yatırımlarını artırsa bile istihdam açığının önümüzdeki yıllarda kronik bir sorun olmaya devam etme tehlikesi var. Teşvik politikaları özü itibariyle kısa dönemli etkileri açısından düşünüldüğünde gelirin yeniden dağıtım araçları. Orta ve uzun vadede bu tür politikaların istihdam üzerindeki net etkileri kesinlik taşımaz.  Ulusal İstihdam Stratejisi taslağı yukarıda belirtilen esnek istihdam biçimleri üzerinden sermayenin işgücü talebinin artacağını varsayıyor. Kadın istihdamının ‘esnek güvenceli’ çalışma biçimlerinin yaygınlaşması ile özellikle turizm ve tekstil sektörlerinde artacağı tahmininde bulunarak, kadınlarla ilgili sektör bazında ayrı önlemlerin alınması gereğinden söz etmiyor.  Benzer şekilde, finans sektörünün %50 oranında kayıtlı kadın çalışan ile kadın istihdamı için öneminden söz edilirken, burada da kadın istihdamının kendiliğinden artması bekleniyor. Öte yandan, bilişim gibi beceri gerektiren bir sektörde kadınlarla ilgili bir ifade göremiyoruz. Özetle, istihdam tasarısı kadınları yine “kadın işi” diye bilinen sektörlerde değerlendirirken, kadınlar aleyhine bölünmüş ve yapılanmış emek piyasalarının yapısını değiştirmeyi hedeflemiyor. Bu haliyle, tasarı, sadece esnek çalışma biçimlerinin yaygınlaşması ile kadınları yine emek-yoğun ve kadın-işi sayılan ikincil işlere yönlendiriyor. Bizce olması gereken, kadınları belli sektörlere hapsetmeyecek, kadın istihdamını her sektörde artıracak, özellikle beceri gerektiren sermaye yoğun sektörlerde  “özel” önlemlerin alınması. Ayrıca çocuk, yaşlı, engelli bakımı gibi hizmet sektörlerinin gerek istihdam yaratma kapasitesi, gerek kadınların işgücüne katılımını kolaylaştırması ve gerekse çocuklar, yaşlılar, engelliler gibi bağımlı kesimler arasındaki eşitsizlikleri bertaraf etmek gibi önemli toplumsal katkıları nedeniyle  öncelikli sektörler olarak belirlenmesi.

Bütün bu söylenenler karşısında KEİG Platformu’nun Mayıs 2011’de genel seçimler öncesinde dile getirdiği talepler bugün de geçerliliğini koruyor.

Kadınların Özgürleşmesinin ve Kadın Erkek Eşitliğine Ulaşmanın Yolu İnsana Yakışır İşler Yaratan Makroekonomik Politikalardan, Ev İçi Bakım Yükünün Aileler ve Kamu, Erkekler ve Kadınlar Arasında Eşit Dağılımını Sağlayan Düzenlemelerden Geçer

Bunun için;
1.  Bakım ve okul öncesi eğitim hizmetlerinin yaygınlaştırılması: Ailelerin farklı yaşam ve çalışma koşulları ile uyumlu çocuk bakım hizmetlerinin tasarlanması; bunların mekân, süre, sunulan hizmetin türü gibi açılardan çeşitlendirilmesi.

– Okul öncesi eğitime katılım oranlarının 2023’e kadar AB hedeflerinde de olduğu gibi 0-3 yaş için %33, 3-6 yaş için %100 hedeflerine yönelik olarak geliştirilmesi.
-Yüksek öğrenimde, okul öncesi ve çocuk gelişimi bölümlerinde, 0-3 yaş grubu için de özel eğitim programları oluşturularak, bu gruba hizmet veren kurumlarda istihdam edilecek öğretmenlerin ve çocuk gelişim uzmanlarının yetiştirilmesi.
-İlköğretim çağındaki çocuklar için okul saatleri dışında çocukların gelişimini sağlayacak etüt saatleri uygulamalarının emek piyasası mesai saatleri ile uyumlu olarak tasarlanması ve yaygınlaştırılması.

2. 16 haftalık ücretli doğum iznini takiben 6 aylık ebeveyn izni verilmesi. Bu iznin iki ayının babadan anneye transfer edilemez (sadece babalar tarafından kullanım hakkını içeren) ücretli izin olarak uygulamaya geçirilmesi ve bu iznin babalar tarafından amacına uygun olarak kullanılmasının teşvik edilmesi ve denetlenmesi.
Ebeveyn izninin çalışanın isteğine bağlı olarak ve işveren ile karşılıklı mutabakat temelinde kısmi zamanlı olarak kullanılmasına olanak sağlayacak şekilde esnek tasarımlanması; örneğin toplam 180 günlük ebeveyn izninin istihdamdaki ebeveyn tarafından bu toplamı aşmayacak şekilde, kısmi zamanlı olarak haftada en az 1 gün olarak kullanılması durumunda 180 haftaya kadar yayılabilmesi.

3. Annelik ve ebeveyn izni sürelerinin okul öncesi çocuk bakım hizmetlerine ulaşım yaşı ile uyumlu ve bütünlüklü bir bakış açısı ile tasarlanması ve uygulamaya konulması. Yasal ebeveyn izninin bitimini takiben okul öncesi çocuk bakım ve eğitim hizmetlerine ulaşımın sağlanması yoluyla,  kadınların çocuk bakımı nedeniyle emek piyasası dışına çıkmak zorunda kalmalarının önlenmesi.

4. Diğer bağımlı aile bireylerinin (yaşlı, engelli) bakımına yönelik hizmetlerin yaygınlaştırılması: Kadın ve erkeklerin yaşam ve çalışma koşullarını uzlaştırabilmeleri açısından bağımlı aile bireylerine yönelik (yaşlı, engelli) bakım hizmetlerinin mekân, süre, sunulan hizmetin türü gibi açılardan çeşitlendirilmesi.
Yaşlı ve engelli bakımına yönelik hali hazırda tek uygulama olan nakit transferi politikası sadece toplumun en düşük gelirli kesimlerine hitap etmekte. Yukarıda belirtilen karma çözümlerle desteklenen (gündüzlü kurum bakımı, yatılı kurum bakımı ve mesai saatleri dışında evde bakım seçeneğini de içeren) bakım hizmetleri tüm kesimlerin önündeki seçeneklerin çeşitlendirilmesini sağlar. Bu kapsamda, hizmetlerin, belli bir gelirin altındakilerden hiç ücret almamak  şartıyla gelire göre ailelerden de katkı almak suretiyle oluşturulacak bir kamu bakım sigortası fonundan karşılanmasının esas alınması.

5. Çalışma saatlerinin, tam zamanlı statüsünü koruyarak azaltılması ve iş koşullarının iyileştirilmesi: İşyerinde çalışma saatleri uygulamalarının yasal üst limit olan 45 saate uygun olarak denetlenmesi; bu üst limitin zaman içerisinde kadın ve erkek çalışanların iş ve özel yaşamı bağdaştırabilecekleri şekilde azaltılması.

6. Kayıtdışı istihdamla mücadele edilmesi: İnsana yakışır iş koşullarına sahip, yasal bakım izinlerine, izin sonrası iş garantisi hakkına ve sosyal haklara erişimi temel alan kayıtlı istihdamın standart hale getirilmesi, esnek ve güvencesiz çalışma biçimlerinin teşvik edilmemesi.

7. Makroekonomik politikaların daha çok ve hızlı büyümeyi değil, çevreye saygılı, adil bir yaşam biçimini öngören üretim ve bölüşümü hedeflemesi: Kadınların istihdama katılmalarının önündeki engelleri kaldırmaya ve kadın işgücü arzını artırmaya yönelik politikaların genel olarak işgücü talebini, özel olarak da kadın işgücü talebini artıracak makro politikalarla desteklenmesi şart. Özel kesim yatırımlarına yönelik teşvik sistemleri istihdamı dolaylı biçimde artıran araçlar. İstihdamı doğrudan ve temel hedef alarak artırmaya yönelik makro politikalar geliştirilmeli. Kamu yatırım programlarında istihdam kapasitesi yaratacak farklı ölçeklerde yatırımların kapsanmasının yanı sıra,  insana yakışır istihdam yaratacak özel kesim yatırımlarını teşvik etmeye yönelik önlemler tasarlanmalı. Yatırımlarla bağlantılı istihdam artışlarının kadın erkek eşitliğini gözetmesi sağlanmalı. Bakım hizmetlerine yönelik yatırımlar, yatırım politikasının temel bileşeni olmalı. Eğitim ve sağlık hizmetleri gibi öncelikli sektörlerdeki yatırım açıklarının giderilmesi sadece özel kesim yatırımlarını teşvik ederek sağlanamaz. Bu hizmetler içinde yer alan eğitim ve bakım hizmetlerinin de kamusal sorumluluk olduğu unutulmamalı.

Bütün bunların ötesinde makro politikaların amacı, son derece adaletsiz bir gelir dağılımı içinde daha çok ve daha hızlı büyümek değil; kadınlarla erkeklerin eşit koşullarda yaşadığı, dünyanın kaynaklarının gelecek nesillere de aktarılabildiği, çevreye saygılı, adil bir üretim ve bölüşümün  gerçekleştirilmesi olmalı.

İletişim:
0212 251 58 50
0535 776 52 41

iletisim@keig.org
www.keig.org

Şunlar İlginizi Çekebilir...