Pozitif Ayrımcılığa Giriş 101

POZİTİF AYRIMCILIĞA GİRİŞ 101

Demet Sabancı Çetindoğan geçtiğimiz ay yayınlanan bir röportajında şirketler grubunda kadınlara yönelik pozitif ayrımcılık yapılıyor mu sorusuna, “Asla,” diye cevap veriyor [1]. “Kadın da tıpkı erkek gibi sadece toplumun bir parçasıdır.” Elbette, ama sormak lazım, “Nasıl bir parçası?” Cevabı hepimiz çok iyi biliyoruz aslında; ikincilleştirilen, emeği görünmezleştirilen, ezilen, ötekileştirilen bir parçası. 

Aslında Sabacı Çetindoğan da aynı röportajda kadınların erkeklere göre daha ağır sorumluluklar taşıdığını kabul ediyor ve kadınlara şans verildiğinde iş hayatında başarılı olduklarını söylüyor. İşte pozitif ayrımcılık (yani geçici özel önlemler almak) da tam olarak bu noktada başlıyor. 

Yani, pozitif ayrımcılıkta ısrarcı olmak fıtratta erkeklerin kadınlardan üstün olduğunu kabul etmek anlamına gelmiyor. Bir cinsin diğer cinsten toplumsal örgütlenmenin erkek egemen yapısı dolayısıyla hayatın her alanına 1-0 geriden başladığını görmek ve bu dengesizliği ortadan kaldırmaya çabalamak demek oluyor. Pozitif ayrımcılık eşitlik ve adalet kavramlarının kesişim noktasında duruyor ve adalet olmadan eşitliğin sağlanamayacağının en önemli göstergelerinden biri haline geliyor. 

Kadın emeği ve istihdamı alanından baktığımızda, yapılan çok sayıda araştırmanın ve kadın hareketinin ortaya koyduğu üzere, kadınlara atfedilen bakım yükümlülüğü ve bu yükün devlet ve erkekler tarafından paylaşılmamasının kadınların ya işgücü piyasasına hiç katılmaması ya da geçici veya sürekli olarak bu piyasadan kopmalarına neden olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla, “şans verilmesi” olarak bahsedilen durum aslında köklü yapısal değişikliklerin hayata geçirilmesi anlamını taşıyor. Kadınlar çocuklarına ya da ailelerinin yaşlı/hasta/engelli bireylerine baktıkları için eğitim olanaklarından da yeterince faydalanamadıklarından insanca yaşamaya olanak tanıyacak kadar gelir getiren ve güvenceli işlerde çalışacak “niteliğe” sahip olamıyorlar. Dolayısıyla da vasıfsız olarak düşünülen işlere hapsolarak düşük ücretle, güvencesiz ve uzun saatler çalışmak zorunda kalıyorlar.

Bu da üretilen politikalar cinsiyet eşitliğine toplumu ne kadar yakınlaştırıyorsa, kadınların “şansı” da o kadar artıyor demektir. O nedenle kadınla erkek arasında ayrım yoktur, “çalış senin de olur” mantığı bu eşitsizliğin üzerini örtmekten başka bir işe yaramıyor. Sayın Sabancı Çetindoğan bir Sabancı olarak doğmasaydı, bir kadın olarak şu anki imkanlarına sahip olma ihtimalinin çok düşük olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla, pozitif ayrımcılığın ailesinden gelen ekonomik, kültürel ve sosyal sermayesi kısıtlı olan kadınların nesiller arası aktarılan yoksulluğun ve yoksunluğun girdabından kurtulmalarına destek anlamına geldiğini bu açıdan yorumlayabilmek de ayrıca önem taşımıyor mu?

İşte tüm bu saydıklarımız nedeniyle eşitsizlikler ortadan kaldırılana kadar eşit olmayanları aynı seviyeye taşımak için pozitif ayrımcılığın gerekliliğinin altını çizmeye devam edeceğiz. 

KEİG Platformu
6 Mayıs 2015

[1] Demet Sabancı: “Kadınlara pozitif ayrımcılık yapmıyoruz”, CNN Türk, 10 Nisan 2015.
http://www.cnnturk.com/yazarlar/guncel/hakan-celik/demet-sabanci-kadinlara-pozitif-ayrimcilik-yapmiyoruz

Şunlar İlginizi Çekebilir...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.