Ne Özde Ne Sözde İyilik, Her Alanda Eşitlik
KEİG Platformu
16 Mayıs 2014
Bu hafta gözümüze takılan yazılardan birisi girişimci kadınların ortak noktalarını ele alıyor [1]. Aslında yazıda Amerika’da yapılan bir araştırmadan bahsediliyor. Referans bilgisi olmadığından araştırmanın tamamına ulaşmamız mümkün olamıyor.
Yazı sahibinin iyi niyetli olduğu, kadınların güçlü yanlarına vurgu yapmak istediği anlaşılıyor; ancak haber içeriğinde yer alan araştırmada olduğu gibi bazı araştırmalar, toplumun kadın-erkek rolleri üzerine eleştirel düşünmesini engellediği gibi eşitsiz olan zeminin sürdürülmesine de katkıda bulunuyor. Haber içeriğinde görebileceğimiz gibi araştırma verileri kadın-erkek eşitsizliğini yeniden üreten ve meşrulaştıran bir sonuç ortaya çıkarıyor. Araştırmada bahsedilen sonuçlardan özellikle birkaçına bakmak, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin nasıl üretildiğine dair fikir verebilir.
“Kadınların anne-çocuk ilişkisini daha iyi bilmesi, evli ve çocuklu çalışanlarına daha anlayışlı yaklaşmasını getiriyor,” deniyor. Doğru olabilir; ancak bu iddia, farkına varmadan kadınların annelikten ve çocuk bakımından ayrı düşünülmediği toplumsal yapıyı meşrulaştırıyor.
“Ciro odaklı değil kaderci” yakıştırması ise, rasyonel kararlar veren erkeklerin karşısına, duygusal yanı ağır basan kadın modelini yerleştiriyor. Dolayısıyla, kadınların karar alma mekanizmalarındaki yok denecek kadar az sayısı, yalnızca bu ikilik üzerinden bile kendisine bir haklılık payı çıkarabiliyor.
Benzer şekilde kadına atfedilen “beğenilme güdüsü”, erkeklere atfedilen “üstün olma güdüsü” ifadeleri de bu özcü bakışı en çıplak haliyle gözler önüne seriyor.
Kadın patronların iş, eş, çocuk, ev ve sosyal alanları bir bütün olarak algılaması ise iyi ve onlara has bir özellik olarak gösterildiğinde hane dışında çalışırken hanenin ve hanede yaşayanların tüm sorumluluğunu üstlenmek zorunda kalan kadınların bu durumunu doğallaştırmış, dolayısıyla cinsiyet eşitsizliğini görünmezleştirmiş oluyor.
Özellikle girişimciliğe dair, kadın girişimciliğinin desteklenmesinde çokça karşımıza çıkan, “kadınların stres altında erkeklere nazaran daha rahat çalışabilmesi ve küçük kârların normal gelmesi” fikri, kadınları sürdürülebilirliği olmayan girişimcilik maceralarına yönelten projelere de alttan alta bir meşruiyet zemini sunuyor.
Bu haftanın ikinci haberi [2] Küçükbay Grup A.Ş. Yönetim Kurulu üyesi Birsen Yılmaz Küçükbay’ın söylediklerini aktarıyor. Yine kadınların “duygusal zekâsına” vurgu yapılarak, mikro-kredi ve girişimcilik konularında en çok ifade edilen “kadınların verilen sözü yerine getirme kabiliyeti(!)” nin altı çiziliyor. Sanki Türkiye’de kadın istihdamının önünde emek piyasasının yapısı ve bakım yükümlülükleri engel teşkil etmiyormuş gibi, kadınların kendini geliştirmesi, içindeki potansiyeli ve enerjiyi açığa çıkarması bir yolmuşcasına ifade ediliyor. Aslında ülke ekonomisinin gelişimi adına kadınların istihdamında sayısal bir artışın yeterli görüldüğü, insana yakışır bir gelir, hakların ve gelecek güvencesinin ağza alınmadığı bir yaklaşımın da en açık örneği sergileniyor.
KEİG Platformu’nun girişimcilik ve mikro-kredi meselesine değinen metnine, özellikle bu son noktalara dair önemli belirlemeleri dolayısıyla bakılabilir: http://www.keig.org/gundemimiz.aspx?id=8
Dipnotlar:
[1] http://www.turcomoney.com/yazar/girisimci-kadinlarin-ortak-noktalari.html
[2] http://haber.stargazete.com/ege/orkide-cicekler-acti/haber-880472