KADIN EĞİTİM VE İSTİHDAM DERNEĞİ/ KEİD*
Kadın Eğitim ve İstihdam Derneği (KEİD) Ankara Mamak’ta 2005 yılında
kuruluyor. Kadınlara yönelik şiddetle ve kadınların istihdama katılmasıyla
ilgili çalışmalar yürüten KEİD, bir de mahallede kadınların yararlandığı bir
kreş işletiyor. KEİD üyesi İdil Soyseçkin ve Devrim Esenyel ile derneğin
hikayesini konuştuk…
Dernek çalışmaları nasıl başladı?
İdil: Aslında KEİD’in kurulmasından önce Mamak’ta kadınların güçlendirilmesine, istihdama katılmasına yönelik Kadınlar İçin Kadınlar projesi vardı. Projeyi Çağdaş Kadın Gençlik Vakfı yürütüyordu ve o kapsamda 580 kadınla irtibata geçip her dalda mesleki eğitimler verildi. Onun dışında Mamak bölgesindeki dükkanlara gidilip, “Kadınlar eğitim alıyorlar. Eleman ihtiyacınız var mı?” diye soruldu. Başta bunu reddediyorlar, sonra vakıf daha bilinir oldukça telefonlar gelmeye başlıyor. O projenin ayaklarından biri de aslında istihdam alanında çalışan bir derneğin oluşturulmasıydı. Kadın Eğitim İstihdam Derneği 2005’de o proje kapsamında kurulan bir dernek.
Kadınlara iş bulma çalışmasını vakıf yürüttü yani öncelikle?
İ: Büyük ve iyi bir projeydi. Hatta şöyle bir hikaye var: O kadar çok iş bulunmuş ki, “Mamak’ın İŞKUR’u” şeklinde Hürriyetin Ankara ekinde çıkıyor. İŞKUR müfettişleri geliyor, “Siz iş bulamazsınız, bu İŞKURun görevidir” diyerek. “Bizim kötü bir niyetimiz yok,” falan diye anlatmaya çalışıyorlar. “O zaman özel istihdam bürosu kurmanız lazım” deniyor. Dolayısıyla bizim derneğin özel istihdam bürosu var. Mecburen kuruldu, başka türlü yapamıyorduk bunu. Bir de en temel artılarından biri, dernekleştikten sonra, yani KEİD olduktan sonra, kreş de açılması. Kreş o proje kapsamında açıldı. İlk başta çok köhne bir yermiş; ama kadınlar orda eğitim alırken çok işlerine yaramış.
Sonra nasıl devam ediyor?
İ: Bu projeyi Hollanda İç İşleri Bakanlığı’nın MATRA programı desteklemiş. O süreçte kadınlarla bire bir iletişime girince ortaya çıkan çok fazla şiddet hikayesi var. MATRA’dan böyle bi teklif geliyor, “Şiddetle ilgili bir proje yapmak istiyoruz, bizle çalışır mısınız?” Aslında o proje biter bitmez bu proje başlıyor. Projelerle bir şekilde bugüne geldik. Şu an kreşin durumu çok iyi, 60 kapasiteli ve kapasitesinin sınırında çalışıyor. Dolayısıyla dernek kapanmamış oldu, yani bir şekilde kendini finanse edebilir hale geldi.
Şiddet çalışması nasıldı?
İ: Aile İçi Şiddetle Mücadele Projesi (DOVE), çok ayaklı bir projeydi, bir eşleştirme projesiydi. Hollanda’da 3 tane sığınak, Ankara, Adana ve Mersin’deki 3 tane sığınakla eşleşmişti. Oralara ziyaretler yapıldı, oradaki sığınak çalışanları geldiler, burada çalıştılar. Aslında mevzu, başından itibaren koruyucu, önleyici hizmetleri, sığınakta kalma sürecini ve sığınaklardan sonrasını kapsayan bir model oluşturmaktı. 3 yıl sürdü bu proje, daha çok devlet kurumlarıyla yürütüldü. SHÇEK ana yararlanıcıydı, İŞKUR Genel Müdürlüğü partneriydi,vs.; ama çeşitli sivil toplum örgütleri de partner olarak yer aldılar. Bence çok iyi bir projeydi; ama tabii Türkiye’de en temel problem bürokratik yapılarda bir sürü iş yapan insanın yerinde kalmaması. Mesela bizim çalıştığımız bütün genel müdür yardımcıları gitti, Aile Danışma Merkezleri kapatıldı, yani böyle bir yapısal dönüşüm var.
Projenin istihdam ayağı var mıydı? Bir başvuru merkezi gibi oldu mu, kadınlar gelebiliyor muydu?
İ: Öyle bir danışma boyutu yoktu; çünkü öyle bir gücümüz yoktu. Sonradan ona evrilebilir mi diye çok düşündük; çünkü orda çok ihtiyaç var. İstihdam alanında sığınaklara gidip çalışma yaptık biz. Onun dışında, birtakım işyerleriyle irtibata geçtik, Mamak’taki toplum merkeziyle irtibat halindeydik, ufak tefek, yine dernek vasıtasıyla işe yerleştirmeye çalıştık; İŞKUR ile açtığımız kurslarda yer almak isterlerse buna imkan sağladık, vs; ama açıkçası o istihdam ayağının çok iyi işlediğini düşünmüyorum. Projenin amacı Mamak bölgesindeki kadınlarla çalışmak değil bir hizmet modeli oluşturmak olduğu için o kısım biraz eksik kaldı.
KEİD olarak kurulduktan sonra kadınlar için ne değişti?
Devrim: Bir kadın derneğinin kurulması elbette çok şey değiştiriyor; çünkü direkt geliyor, dertleşmek için de gelebiliyorlar bazen. Ya da bir şey için gelmesine gerek yok, öyle geçerken, “Aa, baktım burda bir kadın derneği var, tabelasını gördüm, içeriye gireyim,” diyenler olabiliyor. O içeri girdiğinde içeride ne yaptığınızı siz anlattığınız zaman… “Ben geleyim, madem sizin gümüş atölyeniz var, ben de gümüş öğreneyim,” deyince, hani ordan bir ilişkilenme, bağ kurma durumu olabiliyor. Herhalde böyle bir şey hakim.
Kadınların birbiri arasındaki ilişkilenme nasıl oluyor?
D: İki tane ayağı var aslında, hem istihdam ayağı var hem sosyal yönü var. Kadınlar daha çok istihdam alanında, onun için ilişkilendiğinde nasıl bir ilişkilenme kuracaksın? Sadece istihdam alanında yoğunlaşıp sosyal alandakinde hiçbir yapmamak, kadın politikası yürütmek konusuna gelince, “Bu beni ilgilendirmiyor,” deyince bu olmuyor. KEİD bu konuda bence iyi ilerliyor; çünkü ne yapıldığını biliyorsun. Ne bileyim, kreş kampanyasının KEİD de bir bileşeni. Baktığın zaman bir çıkarın yok, hani istihdam alanında değil, kadın politikası alanında yer alıyorsun ve doğal olarak bu senin ne yaptığını açıklıyor. Belki ağır ilerliyoruz; ama iyi ilerliyor. En azından politik alanda ilerleyeceğimizi gösteriyor.
Biraz kreşi konuşalım. Bir kadın derneğinin kreşi yürütmesinin yarattığı fark nedir?
İ: Çalışanlar tamamen kadın, kâr gütmeyen bir yer olduğu için insanlara müşteri gözüyle bakmıyorsun, çocuklarla kurduğun ilişki de yine benzer. Gerçekten çalışanlar çok güzel bir ilişki kuruyorlar velilerle, kadınlarla özellikle de. Şuna çok dikkat ettik biz her zaman, mutlaka sigortalı olacak bütün çalışanlar ve hakikaten çalışan sayısı fazla. Bir kere kâr ilişkisi gütmediğin için çalışanlarını zorlamıyorsun hiç. İyi bir çalışma ortamı olunca bence o oradaki eğitime de yansıyor. Mesela bir ara Kadının İnsan Hakları Eğitimini hafta sonları yapmayı istiyorduk. Kadınlar bir süre bir geldiler, sonra devam etmeyince süremedi mesela; ama bir yandan hani buna da imkan tanıyan bir şey aslında. Dediğim gibi, kadınları desteklemek açısından da bence. Çok büyük destekler olmuyor belki; ama geldiğinde onu dinlemek bile, bir şekilde ilişkileri yönlendirmeye çalışmak bile bence önemli bir şey orası için.
D: Bir de aktif orda olmamız gerekiyor. Geçen hafta toplantıdan kaynaklı 5 gün ordaydım sürekli. Hani sen ordayken bir şeyleri görüp bir şeyler söylüyorsun, hep aktif içinde olman gerekiyor.
Peki özel istihdam bürosu meselesiyle ilgili ne diyorsunuz? Burada olmasında nasıl bir fark var?
İ: Yani şöyle bir fark var, bir kere kâr amacı yok. Şimdi bir şekilde sigortalı işlere de yönlendirmeye çalışıyor; ama böyle bir güç yok. Senin yapabileceğin şey sigortasız işler; ama bir şekilde o kadınlar için o parayı kazanmak önemli. Ne yapacağız? Enformel sektörde olmayacak diye iş bulmaktan mı vazgeçeceğiz? Bu mudur doğrusu? Bir şekilde para kazanmalarının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Ancak öyle ayakta kalıyor, ancak öyle güçleniyor yani. Çok büyük fark oldu mu dersen olmuyor; ama illa ki bunlar olacaksa belki bu yola, mutlaka kayıtlı çalışmaya yönlendirecek şekilde hareket etmek… Yani kadının insana yaraşır bir işte çalışabilmesini sağlamak olmalı temel şey, para kazanmak değil.
Kadınlar olarak örgütlenmenin hayatınızda, birlikte örgütlendiğiniz kadınlarda değiştirdiği şeyler ne?
İ: Kendi adıma benim için çok güçlendirici bir deneyim oldu, bir sürü süreci o şekilde atlattığımı söyleyebilirim, kadınlarla birlikte örgütlenerek. Tabii, feminist örgütlerden bahsediyorum. Mamak’ta başka kadınlarla örgütlenmeninse şöyle sıkıntıları olduğunu fark ettim. Bence bu bireysel bir deneyim olarak da görülebilir ya da genel olarak harekete dair bir şey de olabilir. Farklı sınıflardan, farklı sosyo-ekonomik arka plandan gelen kadınlar bir araya geldiğinde istesen de istemesen de bir hiyerarşi oluşuyor. Tam bir yakınlık, bir güçlenme hali yaratamayabiliyorsun. Bu bizim eksiğimiz. Hep kendimize benzeyen insanlarla bir araya geliyoruz ve bu gerçekten güçlendirici, doğru; ama o çemberin dışına çıktığında sudan çıkmış balığa dönüyorsun; çünkü kavramların farklı, altını doldurman farklı bunların. Mamak’ta olmak bunun bir yolunu bulmanın ihtimalini yarattı benim için….
D: Ben kadın hareketinin içerisinde hem çok fazla güçlendim hem çok zayıfladığımı hissettim. Genişletirsek feminist hareket için de söylerim. Bazen birbirimizi çok fazla anladığımızı düşünmüyorum. Anlamıyoruz, birbirimizi çok fazla yıpratabiliyoruz. “Biz çok böyle yukarıdan, tepeden, ideolojik ideolojik tartışıyoruz, birbirimizi yiyoruz,” diyerek bir gün Ankara Kadın Platformu’na kapıyı vurup, “Ben yerelde çalışacağım,” dedim ve 2006nın ortalarında Mamakta çalışmaya başladım. Önce beni kabullenmediler; çünkü onlara göre benim orda ne işim vardı? Ya kendilerine benzetmeye çalışıyorlar seni, benzemediğin dakika sen ötelenip kötüleniyorsun. Ben çok git geller yaşadım; ama şunu çıkarttım Mamakta: Hiçbir zaman tek tip bir kadın modeli olmayacak. Bulunduğun kurum içerisinde renkli kadın grubu olursa, bunun içerisinde sınıfsal, renksel, dilsel, hiç fark etmez, farklı kadınların yan yana gelmesi işi zenginleştirici. Yoksa tek tiplilik ortaya çıkıyor. Mamakta da bu geçerlidir, Kızılay’da da geçerlidir. Kadın hareketinin en büyük sıkıntılarından, sancılarından birisi belki de bu. Mamak’taki kadınlarda, “Şunu yapalım, bunu da yapalım,” diyebilme özgüveni doğdu. Bu yapılabiliyorsa çok önemli. Gelip senle artık bir şey yapmak için yola çıkabiliyorlar.
*Bu söyleşi, Şubat 2014’de KEİG Bülten’in 5‘inci sayısında yayımlanmıştır.