Artan iş yükü ile birlikte cinsiyet temelli eşitsizlik derinleşti.[1]
Kadınlar açısından bakıldığında pandeminin en belirgin ekonomik etkilerinden biri okulların kapatılması, evin dışından hizmet alımının büyük ölçüde azalması, uyulması gereken hijyen standartlarının yükselmesi, evde hastalanan ve bakıma muhtaç birisinin bulunma riskinin artmasıyla birlikte ev içi iş yükünün dayanılmaz ve yıpratıcı boyutlara yükselmesi. Ev içi iş yükündeki artışın yanı sıra, ev içinden ya da işyerlerinde ücretli çalışmaya devam eden kadınların toplam (ücretli + ücretsiz) çalışma saatleri ise sürdürülemez boyutlara ulaştı. İşten atılmalar, ücretsiz izin ya da ücretlerin tam ödenmemesi gibi nedenlerle düşen hane geliri nedeniyle satın alınamayan mal ve hizmetleri telafi etmenin yükü de büyük oranda kadınların omuzlarında. İşsizliğin arttığı ve gelir kayıpları yaşayan hanelerde kadın-erkek arasında ev içi iş yükünün orantısız biçimde kadınların aleyhine arttığını hepimiz kendi hayatlarımızdan biliyoruz. Salgın nedeniyle hem evde artan iş yükü, hem de piyasada daralan istihdam olanaklarının kadınların işgücüne katılımı, kadın-erkek ücret farkı, işlerdeki cinsiyete dayalı mesleki ve hiyerarşik ayrışma açısından bedelleri olacağını tahmin etmek de zor değil.
Kadın emeği açısından kritik olan sağlık, eğitim, gıda gibi sektörlerde çalışma koşulları ağırlaştı.
Dünyanın pek çok ülkesinde olduğu gibi Türkiye’de de kadın istihdamının önemli bir kısmı salgın açısından önem arzeden toplum hizmetlerinde çalışıyor: Başta sağlık, yaşlı ve engelli bakım hizmetleri, sosyal hizmetler, ev ve yemek hizmetleri, eğitim, gıda ve perakende hizmetleri gibi. Salgın koşulları altında bu sektörlerdeki mesai saatleri arttı ve çalışma koşulları (sağlık riski de dahil olmak üzere) daha zorlayıcı hale geldi. Ekonomik alanda zaten dünyadaki en büyük toplumsal cinsiyet uçurumlarına sahip olan Türkiye’de, salgın dönemi bu uçurumların giderek daha da kadınlar aleyhine büyüdüğünü gösteriyor.
Kadınların yoksulluk riski arttı; kadınları daha yüksek bir işsizlik bekliyor.
Türkiye’de salgın öncesi dönemde, kadınların işsizlik oranı yüzde 16,3 ile erkeklerden çok daha yüksek düzeyde idi. Tarım dışı sektörlerdeki kadın-erkek işsizlik oranlarındaki fark ise daha da yüksek: erkeklerde yüzde 14, kadınlarda ise yüzde 19,5 (TÜİK, Ocak 2020). Bu işsizlik oranlarıyla karşı karşıya olan kadınlar korona salgını döneminde ve sonrasında düşen emek talebi karşısında erkeklere göre çok daha riskli konumdalar. Kadınlar uzun süre işsiz kaldıktan sonra iş bulma umutları düşüyor ve iş yaşamından çekiliyorlar.
Peki, salgın etkilerine karşı alınan önlemler kadın emeği açısından ne anlama geliyor?
Salgına yönelik hazırlanan mali paket kayıt dışı, güvencesiz, geçici sürelerle çalışanlara koruma sağlamıyor. Kadınların yoğun çalıştığı sektörlerde kayıt dışı çalışanların oranı hala çok yüksek. Korona salgınının yol açtığı ekonomik tahribata yönelik Ekonomik İstikrar Kalkanı başlıklı mali önlemler paketi Hazine ve Maliye Bakanı tarafından duyuruldu. Bu pakette çalışanlar lehine olan en temel düzenleme kısa çalışma ödeneğinden yararlanma şartlarının bir ölçüde kolaylaştırılması ve kapsamının genişletilmesi. İşten çıkarmanın yasaklanmasında ise geç kalındı; paketin yürürlüğe konulmasından çok öncesinde işten çıkarmalar başlamıştı. Pakette emekli aylığı artışı ile ihtiyaç sahibi 2 milyon kişiye 1000 TL’lik nakdi destek dışında hane halklarına yönelik kayda değer bir iyileştirici önlem de yok. Ayrıca emekli aylığı artışı beklenen istihdam kayıplarına karşı etkili olabilecek güçte değil.
Paketin sunduğu önlemlerin bütününe baktığımızda cinsiyet-körü olduğunu, yani, eşitsizlikleri, ve farklı ihtiyaçları tamamen göz ardı ettiğini; hane içi ve hane dışı, ücretli-ücretsiz emek yüklerinde kadınlar aleyhine oluşan sonuçları hiçbir şekilde dikkate almadığını görüyoruz.
Salgın sırasında ve sonrasında eşitsizliğin derinleşmesine karşı talep ve önerilerimiz var…
-Biz kadınlar ev içinde uzun saatler çalışarak birlikte yaşadıklarımızın ayakta kalmasını ve yaşamlarını sürdürmelerini sağlıyoruz. Evlerdeki iş yükünün, birlikte yaşadığımız kadın-erkek herkesle eşit paylaşılmasını talep ediyoruz. Daha fazla tükenmek istemiyoruz. Çocuk bakımı, eş/partner bakımı, yaşlı, engelli, hasta bakımı, ev işleri sadece kadınların sorumluluğu değildir. Eşit bir iş bölümü için devleti, işverenleri ve erkekleri sorumluluğa davet ediyoruz.
-Kamu/özel tüm işyerlerinde, bakım sorumlulukları olan kadın ve erkek çalışanlar için, cinsiyet ayrımı gözetmeksizin, çocuk ve hasta bakım ihtiyaçlarına yönelik izin ve uygun çalışma olanaklarının sağlanmasını talep ediyoruz. Ayrıca kamu/özel tüm işyerlerinde, okullarda, basında, sosyal medyada ev işlerinde kadın-erkek eşitliği üzerine kampanyalar yürütülmesini istiyoruz. Ev işlerindeki eşitsiz işbölümüne dair Burça Kızılırmak ve Emel Memiş’in hazırladığı bilgi notuna ve önerilere buradan ulaşabilirsiniz.
-Çocukların, yaşlı, hasta ve engellilerin salgın gibi özel koşullarda on-line veya diğer güvenli hizmet erişimini destekleyecek yeni sistemlerin tasarım ve uygulamasına yönelik yatırımlar için kaynak ayrılmasını talep ediyoruz. Kamu yatırım ve harcamalarında toplum hizmetlerine verilecek önceliğin, sadece sosyal hedefler açısından değil, ekonomik alanda milyonlarca yeni iş yaratma, işsizliği azaltma, eşitlikçi büyümeyi destekleme ve yoksulluğu azaltma kapasitesi de bulunduğu unutulmamalı. Bakım Ekonomisi üzerine İpek İlkkaracan’ın hazırladığı bilgi notuna ve önerilere buradan ulaşabilirsiniz.
-Salgında ön sıralarda yer alan sağlık çalışanlarının sağlık risklerine karşı korunması şarttır. Sağlık çalışanları için sağlıklı istihdam koşullarının sağlanmasını, çalışma saatlerinin evdeki bakım sorumlulukları göz önünde bulundurularak düzenlenmesini, işyerlerine kolay ve güvenli ulaşımlarının sağlanmasını talep ediyoruz. Bu konuda Çağla Ünlütürk’ün hazırladığı bilgi notuna ve sağlık çalışanlarına yönelik önerilere buradan ulaşabilirsiniz.
-Salgın öncesi dönemde kadın istihdamının son yıllardaki artışında önemli payı olan gıda dışı perakende sektöründe (çoğunlukla AVMler) kapatılan mağazalarda istihdam edilenlerin işlerini kaybetmemelerini ve maaşlarını güvence altına almaya yönelik düzenlemelerin acilen yapılmasını istiyoruz. Gıda alanında ise, ağırlaşan çalışma koşullarına yönelik herhangi bir özel önlem alınmadı. Özellikle, her gün çok sayıda müşteri ile yüz yüze gelen market çalışanları için koruyucu ekipman sağlanmasını, çalışma saatlerinin salgın döneminin zorlukları gözönünde bulundurularak maaş kaybı olmadan düşürülmesini ve yüksek sağlık risklerine karşı koruma talep ediyoruz. Bu konuda Zuhal Esra Bilir ve Nurcan Özkaplan tarafından hazırlanan iki ayrı bilgi notuna ve hizmet sektörü çalışanlarına yönelik önerilere buradan ulaşabilirsiniz.
-İstihdamı koruyucu önlemler şu anda olduğu gibi salt kayıtlı istihdama odaklı planlandığında kayıt-dışı, mevsimlik, geçici süreler çalışanları, ev işçilerini ve göçmenleri dışarıda bırakıyor. İstihdamı destekleyici – işsizleri koruyucu önlemlerin ev işçiliği başta olmak üzere kayıt dışı alanlarda istihdam edilen tüm çalışanları kapsayacak şekilde koşulsuz genişletilmesini talep ediyoruz. Bu konuda Seyhan Erdoğdu’nun hazırladığı bilgi notuna ve önerilere buradan ulaşabilirsiniz.
-Maliye ve para politikalarının toplumsal cinsiyet etki ve değerlendirmeyi içermesini, sektör temelli vergi uygulamalarının ve teşviklerin kadın-erkek çalışan, hane içi ve hane dışı emek yükü, ücret ve hak etkileri hesaba katılarak yeniden düzenlenmesini istiyoruz. Gelir vergisi düzenlemelerinin artan oranlı (adil) vergileme sistemi ile uyumlu olması, özellikle gıda, giyim, temizlik gibi temel ihtiyaç maddelerinde KDV indirimleri yapılmasını talep ediyoruz. Bu konuda Yelda Yücel’in hazırladığı bilgi notuna ve önerilere buradan ulaşabilirsiniz.
-Merkezi ve yerel yönetimlerde toplumsal cinsiyete duyarlı bütçelemenin hayata geçirilmesini talep ediyoruz. Bu çerçevede kamu harcama paketlerinin fiziksel altyapı/inşaat gibi alanlara yönlendirilmesi yerine, önemli sosyal ve ekonomik getirileri olan sağlık, eğitim, okul öncesi çocuk eğitim ve bakım hizmetleri, uzun dönemli bakım hizmetleri, yaşlı ve engellilere yönelik bakım hizmetleri gibi bakım ekonomisi alt sektörlerinde hizmet açıklarının giderilmesine yönelik kamu yatırımlarına aktarılmasını talep ediyoruz.
-Eğitim alanındaki eşitsizliklerin giderilmesi için Milli Eğitim Bakanlığı ve Yüksek Öğretim Kurumu’nun öğretmenler, uzaktan eğitim ve bilişim uzmanları, veliler, kadın örgütleri, sendikalar ve gönüllüler ile işbirliği içinde çalışmasını istiyoruz. Toplumsal cinsiyet eşitliği konusundaki kazanımlarda geri gitme olasılığının önüne geçmek amacıyla uzaktan eğitimde kullanılan ders ve materyal içeriklerinin cinsiyetçi düşünüşü pekiştiren anlatılardan temizlenmesini talep ediyoruz. Kız çocukların, kadınların ve kadın öğretmenlerin seslerinin, okulun kapanması süresince yaşadıkları deneyimlerin ve önerilerinin duyurulması ve eğitimle ilgili karar alma süreçlerine katılımlarının sağlanmasını talep ediyoruz. Bu konuda Mine Tan’ın hazırladığı bilgi notuna buradan ulaşabilirsiniz.
[1] Bu yazı KEFA (Kadın Emeği Çalışan Feminist Araştırmacılar) grubu üyelerinin hazırladıkları bilgi notlarından yararlanılarak Şemsa Özar ve Emel Memiş tarafından hazırlanmıştır.