Kadınlar ve LGBTİ’lerin Bütçe Hakkı Dikkate Alınmalı

Kadınlar ve LGBTİ’lerin Bütçe Hakkı Dikkate Alınmalı

Kadınların, LGBTİ bireylerin erkeklere tanınan olanaklardan faydalanmasını, değer ve becerilerinin görünür olmasını engelleyen cinsiyet eşitsizliği, bir rejimdir.

Bu rejimi güncelleyen en önemli değişkenlerden biri ise bütçe hakkının nasıl gerçekleştirildiği, bütçenin nasıl pay edildiğidir. Bu açıdan Türkiye’de kadın ve LGBTİ bireylerin ekonomik ve toplumsal hayata katılımını sağlamakla sorumlu öncelikli iki Bakanlığın bütçesinin savunma harcamaları ve örtülü ödenek karşısındaki konumu, güvenliğe ayrılan payın bizzat bu grupların toplumsal hayata katılımın önündeki en önemli engellerden biri olduğunu ortaya koymaktadır.[1]

KEİG tarafından yayınlanan Özel İstihdam Büroları ve Geçici İş İlişkisi, İşgücü Piyasasında Yaşanan Gelişmeler ve Kadın İstihdamı ve Çocuk Bakım Yükü İlişkisi başlıklı güncel metinler[2] emek rejiminin bu gruplar aleyhine bir ‘genişleme’ içerisinde olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. [3]

Çalışma Hakkı Marjinalleştiriliyor

Öncelikle, özellikle kadınların işgücüne ve istihdama katılım oranları benzer gelişmişlik seviyesindeki ülkelere oranla çok düşüktür. Sayıştay raporlarının da ortaya koyduğu üzere, son derece düşük olan katılım hedefleri dahi tutturulamamaktadır.[4] Dahası, istihdama katılım da kadınlar için sorunu çözmemekte, cinsiyetçi iş piyasası dolayısıyla yeni sorunları beraberinde getirmektedir. Dolayısıyla, 2017 yılının bu açıdan kadınların evlenme ve annelik dışındaki potansiyellerinin görünmezleştirildiği, LGBTİ’lerin hedef haline getirildiği, bu grupların evde ve işte erkeklik ve sermaye karşısında güvencesiz hale getirildiği, emeğinin değersizleştirildiği bir yıl olduğunu hatırlamak önem taşıyor.

Yakın zamanda Ankara Ticaret Odası toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın “işsizlik oranımız niye hala çift haneli rakamlarda geziyor, sebebini söyleyeyim, kadınların ve gençlerin işgücüne katılımı…” sözlerinde ortaya çıkan anlayış, yıllardır Hükümet kurmaylarınca çeşitli vesilelerle tekrarlanmakta ve kadınların çalışma hakkı marjinalleştirilmektedir.

Esnekleşme ve Kayıt-dışılık Kıskacında Emek

Aile Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya 2017 bütçe görüşmelerinde 2017 bütçesinin yaklaşık yüzde 84’ünün sosyal yardım harcamalarına tahsis edildiğini ifade etmiştir. Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü’ne ayrılan pay, 2014’te 9.784.284.662 TL iken, 2018’de 16.865.433.000 TL’ye çıkarılarak neredeyse 2 katı artış gösterirken; Kadın Statüsü Genel Müdürlüğü’nün payı 8.858.892 TL’den 11.025.372 TL’ye çıkarılarak ¼’ü oranında arttırılmıştır. Fakat KSGM’nin şu anda doğrudan kadınların hayatına katkıda bulunan, sadece 3 projesi bulunmaktadır.[5]  LGBTİ’ler içinse herhangi bir projesi ya da faaliyeti olmadığı görülmektedir.

Kalkınma Bakanlığı’nın 2005’ten bu yana üçer yıllık hazırladığı ve siyasi iktidarın ekonomiye dair hedeflerini ortaya koyduğu, bütçenin de ilk adımı sayılan Orta Vadeli Program’da (OVP) yer alan, kadınların istihdama katılımı ile ilgili öneriler ise kadın emeğinin esnekleşmesi ve ev içine hapsedilmesi eğiliminin devam edeceğini göstermektedir. Buna göre;

  • Kadınların istihdamını desteklemek için mekân ve zaman kısıtlarını azaltacak esneklikte, başta bilişim teknolojileri olmak üzere teknolojinin daha fazla kullanımına yönelik bir teşvik mekanizması geliştirilecektir (S.48)
  • Başta kadınlar olmak üzere özel politika gerektiren grupların istihdamını kolaylaştırmak üzere mevzuatta yer alan esnek çalışma biçimlerinin hayata geçirilmesi sağlanacaktır (S.48)

Kayıt dışı çalışma neredeyse kadınlara özgü bir çalışma biçimi olarak yaygınlaşmış olduğu halde, OVP’de kadın istihdamının kayıt altına alınmasına ilişkin hiçbir faaliyet planı yapılmamış olması, kadın istihdamının girişimcilik-mesleki eğitim-esnek istihdam çerçevesinde ele alınmış olması ciddi bir sorundur.

Benzer şekilde, Türkiye’de tarımda istihdam edilen 6 milyon çalışanın yüzde 47’sini (2.85 milyon) kadınlar oluşturmakta ve tarımda çalışan kadınların yüzde 95’inden fazlası kayıt dışı çalışmaktadır. Buna karşın, bu konuda özel bir planlama olmadığı görülmektedir.

Kadın, genç ve engelli istihdamını artırmaya yönelik bir program olarak sunulan Özel Politika Gerektiren Grupların İstihdamının Artırılması başlıklı Öncelikli Dönüşüm Programı’nda 2015 yılında gerçekleşmesi öngörülen 10 faaliyet içinde esnekleşmeye yönelik olanlar dışındaki hiçbir faaliyet gerçekleştirilmemiştir.

Eşitlik Siliniyor

2010 yılında çıkarılan Kadın İstihdamının Artırılması ve Fırsat Eşitliğinin Sağlanması Genelgesi kapsamında öngörülen Kadın İstihdamı Ulusal İzleme Koordinasyon Kurulu ise uzun zamandan sonra ilk kez 31.10.2017 tarihinde Ankara’da toplanmıştır. Toplantının ardından Bakanlık tarafından Genelge’de yapılması önerilen değişiklikler özellikle cinsiyet eşitlikçi bir istihdam yapısının oluşturulmasına yönelik önerileri bir bir geri çekmektir. İş Kanunu M.5’te yer alan cinsiyet eşitliği hükmünün, işyeri denetim raporlarında izlenmesine ilişkin madde ve eşit işe eşit ücret getirilmesinin şart olduğuna dair kısım metinden çıkarılmıştır.[6] Bakanlık ev eksenli çalışan kadınlara ilişkin istatistiki veri toplanmasını lüzumsuz görmüş, çalışma hayatında cinsiyete dayalı verilendirmeye ihtiyaç olmadığını tespit ederek bu iki maddeyi de metinden çıkarmıştır. Son olarak çocuk bakım sorununa yönelik maddenin metinden çıkarılması suretiyle de çocuk bakımı Bakanlığın öncelikleri arasından da çıkarılmıştır.

Kreş Hakkı Yok Sayılıyor

Aile Bütünlüğünün Sağlanması Komisyonu Raporuna göre 2013 yılında başlayan boşanma hizmeti aynı yıl tam 12 ilde faaliyete başlamışken, 2013 yılında duyurulan, organize sanayi bölgesi olan 10 ilde kreş açılması projesinin hala hayata geçirilmemiş olması kadınların ne şiddet, ne çocuk bakımı sorununun -Türkiye’de bir sorun dahi olmadığı ortaya konulmuş- boşanma kadar ciddiye alınmadığını göstermektedir.  Oysa gerek TÜİK istatistikleri, gerekse çeşitli uluslararası kurumların raporları, Türkiye’de kadınların istihdama katılımının önündeki en önemli engelin çocuk bakımı olduğunu defaten ortaya koyuyor. Benzer şekilde ÇSGB 2018 bütçe taslağına göre emzirme odası bulundurması gereken 111, çocuk bakım odası bulundurması gereken 95 işyeri bulunmaktadır (s.14). Türkiye’de doğurganlık oranlarının yüksekliği göz önünde bulundurulduğunda[7] bu rakamların ne denli düşük olduğu anlaşılacaktır.

Kadınsız ve LGBTİ’siz “Büyüme”

Sonuç olarak; kadınların ve LGBTİ bireylerin istihdama katılım oranları, çalışma koşulları halihazırda “istihdamsız büyüme” olarak tarif edilen büyümenin aynı zamanda kadınsız ve LGBTİ’siz bir büyüme olduğunu da göstermektedir. 2018 bütçesi ve bağlı metinlerde yer alan, bu toplumsal grupların çalışma hayatına katılımı ile ilgili düzenlemeler ve eksiklikler nüfusun yarısından fazlasını oluşturan bir grubun çalışma hakkından yoksun bırakıldığı şeklinde yorumlanabilir. Bu koşullar altında kadınlar ve LGBTİ’ler, vatandaş olarak bütçeye yaptıkları katkıyı dahi geri alamamaktadır.

KEİG Platformu

31 Ocak 2018

[1] 751 milyar 299 milyon lira olan genel bütçenin 26.7 milyar lirası Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na, 59 milyar lirası ise Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na ayrılmıştır.

[2] Üç metne de http://www.keig.org/ sitesindeki “Son Yazılar” başlığı altından ulaşılabilir.

[3] Ekim ayında açıklanan son verilere göre kadın işsizliği 14.6’ya yükseldi. Genç kadın işsizlik oranı bir önceki yılın temmuz ayına göre 2.9 puan artarak yüzde 27.5’e yükseldi. En hızlı artan işsizlik türü ise tarım dışı genç kadın işsizliği, 4.7 puan artarak 36.3’e yükseldi.

[4] Sayıştay 2016 İşkur Denetim Raporu’nda “Kurum 2016 Mali Yılı İdare Faaliyet Raporunda, özel sektörde işe yerleştirilenlerin % 34’ünün kadınlardan oluşmasını sağlamak” performans hedefine ait gösterge (Özel sektörde işe yerleştirilen kadınların özel sektörde toplam işe yerleştirilenler içindeki oranını %34′ e çıkarmak) düzeyi yılsonunda % 31,4 seviyesine ulaşmış ve dolayısıyla hedefe ulaşılamamıştır.” denilmektedir.

[5] İlk Proje 2013 yılından beri 10 ildeki organize sanayi bölgesinde “neşe fabrikaları” adıyla kreşler açılması Annemin İşi Benim Geleceğim Projesi. İkinci proje adı işçi ölümleri ve TOMA üretimi ile anılan Limak Holding’le yürütülen Türkiye’nin Mühendis Kızları Projesi ve üçüncü proje ise sadece 500 kadına mesleki beceri kazandırılmasının hedeflendiği Filli Kadın Ustalar Projesi’dir.

[6] Türkiye Dünya Ekonomik Forumu (WEF), Global Gender Gap Index 2016’ya göre Türkiye 144 ülke içerisinde ücret eşitsizliğinin en yüksek olduğu 15. Ülkedir.

[7] TÜİK’e göre 2016 yılında sadece yeni doğan bebek sayısı 1 milyon 309 bin 771’dir. AB (Avrupa Birliği) İstatistik Kurumu Eurostat ve Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından yapılan doğurganlık oranı araştırmalarında, AB üyesi 28 farklı ülkenin doğurganlık ortalaması yüzde 1,54’de olurken, Türkiye’de doğurganlık oranının ise yüzde 2,14 seviyesinde olduğu belirlenmiştir.

 

Şunlar İlginizi Çekebilir...