“Kadınlar 18 saat Çocuklar 12 saat tarlada”/ Evrensel, 12 Temmuz 2015

Kadınlar 18 saat Çocuklar 12 saat tarlada

Manisa’da 6 Temmuz 2015 tarihinde, açık kasa kamyonet ile asma yaprağı toplamaya giden 15 kişinin hayatını kaybettiği trafik kazası (Ölenlerin işçi mi köylü mü olduğu tartışmasından bağımsız olarak) mevsimlik tarım işçiliği sorununu bir kez daha gündeme taşıdı. Hayatını kaybedenlerin çoğunun kadın olması ise ister kendi tarlasında ister başkasının, ister işçi ister köylü, tarım sektöründe çalışan kadınların her türlü haktan mahrum oldukları gerçeğinin altını yeniden çizdi.

Kadın Emeği ve İstihdamı Girişimi (KEİG) Platformu da, Manisa’daki kazanın ardından mevsimlik gezici tarım işçiliğiyle ilgili bir bilgi notu paylaştı. Mevsimlik, gezici tarım işçilerinin çalışma ve barınma koşullarıyla ilgili veriler içeren notta, kadın ve çocukların durumuna özel vurgu yapılıyor. Bilgi notunu bölümler halinde, özetleyerek yayımlıyoruz.

SAYILARI 1 MİLYONA ULAŞIYOR

Mevsimlik gezici tarım işçiliği, sabit bir yerde birkaç aylığına çalışma şeklinde değil, tarımsal işlerin sürdürüldüğü uzun bir dönem boyunca (bu dönem genellikle mart-nisan aylarından kasım ayı sonuna değin sürmektedir) çocuklar da dâhil aile üyelerinin, evlerinden ayrılarak birden fazla yerde gezici işçi olarak çalışmalarını ifade etmektedir. Yoğun olarak inşaat, turizm ve tarımda çalışmaktadırlar ve işçilerin önemli bir kısmı ürünlerin hasat dönemine göre sürekli göç halinde yaşamaktadırlar. Yani, geçicilik ve gezicilik temel bir özelliktir.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na göre 300 bin civarında mevsimlik gezici tarım işçisi vardır. Ancak, kayıt dışı çalışanlar ve çocuk işçiler eklendiğinde bu sayının bir milyona ulaştığı düşünülmektedir.

 

ÜCRETLER DÜŞÜK, İZİN YOK, KOŞULLAR AĞIR

Yalnızca 51 ve daha fazla tarım işçisi çalıştıran yerler İş Kanunu kapsamındaki haklardan faydalanabilir. Kalan işçiler, hakların ücret ve tatil günü ile sınırlı olduğu Borçlar Kanunu içerisinde yer almaktadır. Tarım iş koluna ilişkin özel bir yasa bulunmadığından ve sağlıklı istatistik tutulmadığından, bu sektördeki net rakamlara ve tarım işçilerinin çalışma koşullarına ilişkin güvenilir bilgilere ulaşmak da zordur.

Mevsimlik tarım işçilerinin ücretlerinde etnik kökene, cinsiyete, gidilen bölgeye göre farklılık söz konusudur. Ancak, bu ücretler aracılara verilen komisyonlar, ulaşım, barınma alanlarında kullanılan elektrik, su giderleri çıkarıldıktan sonra minimuma inmektedir.

Kadın işçiler aylık 1032 TL alırken, erkek işçiler 1262 TL almaktadır. İşçilerin tarım dışında çoğunlukla geliri olmadığı için yıllık gelirleri çok düşüktür. İşçilerin ne çalışma süreleri vardır ne de haftalık tatilleri. Fazla çalışma karşılığında ek bir ücret de almaları mümkün olmamaktadır. Ücretlendirmede aynı işi yaptıkları halde kadınlar erkeklerden daha az alırken, çocuk işçilerin ücreti çok daha düşüktür.

İşverenin hasat sonrası ürünün fiyatını arttırmak için ürünü bekletmesi ve dolayısıyla işçilerin ücretlerini geç ödemesi ve/ya da işçileri bir dahaki yıl için kendisine bağlamak amacıyla ücretlerin bir kısmını ödemeyi bir sonraki yıla bırakması deneyimlenen uygulamalar arasında yer almaktadır. Ayrıca, tarımsal üretimde erkekler daha çok makine kullanırken, kadınlar emek yoğun işlerden olan tohumlama, yabani ot ayıklama, çapalama ve hasat işleri ile uğraşmakta, bu durum da işlerin yoğunlaştığı zamanlarda kadınların erkeklerden daha uzun ve ağır şartlarda çalışmasını getirmektedir.

HASTALIK RİSKİ YÜKSEK, SAĞLIĞA ERİŞİM KISITLI

Mevsimlik gezici tarım işçileri çok fazla ölümlü ve ağır yaralanmalı kaza yaşamaktadır. 2014 yılında en az 309 tarım işçisi hayatını kaybetmiştir. İşçiler tarımda kullanılan kimyasal maddelere doğrudan maruz kalmaktadırlar. Kullanılan tarım ilaçları kadınlarda düşüğe ve ölü doğuma sebep olabilmektedir. Ayrıca, ulaşımda kullanılan kamyonetlerdeki sarsıntıların kadınların düşük yapmasına neden olduğu da kendileri tarafında dile getirilmektedir. Diğer taraftan, hijyen koşullarının yetersizliği, genç yaşta yapılan evlilikler ve gebelikler ile hiçbir aşamada yeterli sağlık hizmetine ulaşılamaması anne ve bebek ölümlerine sık rastlanmasına neden olmaktadır. Ayrıca, kadınlarda ve çocuklarda demir ve B12 vitamini eksikliğine bağlı olarak kansızlık ve beslenme bozuklukları da yaşanan sıkıntılar arasında yer almaktadır. Bazı işverenlerin kadınların bebeklerini getirmesini istememesi dolayısıyla evde bırakılan bebeklerin yetersiz beslenme nedeniyle öldükleri vakalar da söz konusudur.

Halsizlik, yorgunluk, bel ağrısı gibi yakınmalar, ishaller, solunum yolu enfeksiyonları, yara, çıban, egzama, uyuz, bit gibi cilt hastalıkları, güneş çarpması, baş ağrısı, zehirlenmeler, anksiyete, depresyon ve intihar girişimleri yaşanılan sağlık sorunları olarak göze çarpmaktadır.

Tüm bu sağlık sorunlarına rağmen yerleşim yerinin sağlık kurumlarının bulunduğu merkezlere uzaklığı bu hizmetlere erişimi kısıtlamaktadır. Ayrıca, senenin neredeyse 8 ayı sürekli göç ettiklerinden koruyucu sağlık hizmetlerine ulaşmaları zorlaşmaktadır. Enformel iş ilişkisi dolayısıyla işçilerin büyük bir kısmının sosyal güvencesinin bulunmaması, sağlık hizmeti almalarını engellemektedir. Herhangi bir kaza ya da hastalık durumunda çözümü kendileri üretmek durumunda kalmaktadırlar.

ANADİLİ SORUNU VE AYRIMCILIK

Diğer taraftan, Arapça/Kürtçe konuşan sağlık görevlilerinin yokluğu, özellikle kadınların hastalandıkları zamanlarda sağlık hizmetlerinden faydalanmalarının önündeki engellerden birisidir.

Ayrıca, işçiler etnik kimliklerinden kaynaklı olarak sağlık personelinin ayrımcı davranışlarına maruz kalmaktadır. Son yıllarda trafik denetlemelerinin artması kamyonlarla yapılan yolculukları azaltsa da yolculuk masraflarının azaltılması için minibüslere kapasitesinden fazla binilmesi ölümlü ve ağır yaralanmalı birçok kazanın yaşanmasını beraberinde getirmektedir.

KADINLARIN MESAİSİ BİTMİYOR, ÇOCUKLAR OKULA GİDEMİYOR

Mevsimlik tarım işçisi kadınlar tarlada mesaileri bittikten sonra evin tüm sorumluluklarını yerine getirerek günde neredeyse 16-18 saat çalışmaktadırlar. Kız çocukları da bu iş yükünün büyük bir kısmını üstlenmektedir. Yemek yapma, su taşıma, odun toplama, ateş yakma, çadır temizliği gibi işleri de yapmaktadırlar. Ayrıca, kendilerinden küçük kardeşlerinin bakım sorumluluğunu da almak zorunda kalmaktadırlar.

Kadınlar ve kız çocukları çifte iş yükü ile baş etmeye çalışırken bir taraftan da erkeklerden daha az ücret almaktadır. Çoğu zaman da bu ücrete erkekler tarafında el konulmaktadır. Ayrıca, kadınların ne ücret pazarlığında ne de başka konularda herhangi bir söz hakkı bulunmaktadır. Öte yandan, fazla dillendirilmese de kadınların tacize ve tecavüze maruz kaldıkları ve şiddete uğradıkları bilinmektedir.

Mevsimlik geçici tarım işçiliğinin İş Kanunu dışında kalması ve kapsayıcı bir sosyal güvence sisteminin yokluğu, cinsiyete dayalı işbölümüyle de birleştiğinde kadınlar iş yüklerinin karşılığını alamadıklarında kırsalda kadın yoksulluğunun artışı hızlanmaktadır. Diğer taraftan, egemen feodal ağlar kadınların ucuz ve güvencesiz çalışmasını pekiştirmektedir.

Türkiye’de çocuk işçiliği yaygındır ve bu çocukların neredeyse yarısına yakını tarımda çalışmaktadır. Çocukların büyük bir kısmı haftanın yedi gününü ve günde neredeyse 12 saatlerini işle geçirmektedir. 12-15 yaş arasında her üç çocuktan birisi eğitimini yarıda bırakırken bu oran 16-18 yaş arasında yüzde 71’e yükselmektedir.

Mevsimlik İşçi Göçü İletişim Ağı’nın raporuna göre eğitimden kopan kız çocukları, yaşadıkları yerlere döndükten sonra okula devam etme konusunda ailelerinin direnci ile karşılaşmaktadır. Diğer taraftan, böyle bir direncin olmadığı durumlarda dahi yaşadıkları yerlere döndüklerinde okulların kayıt zamanını kaçırmaktadırlar. Ayrıca, çocuklar çalışılan yerlerde okula gitme şansı bulsalar bile ayrımcılığa uğradıklarından okula gitmeyi bırakabilmektedirler.

DAYIBAŞI VE PATRON NE DERSE O!

Üçlü bir çalışma ilişkisi söz konusudur: işçiler, dayıbaşı/elçi adı verilen aracılar ve işveren. Ancak aradaki ilişki formel değildir. Yani, işçiler adına neredeyse her konuda aracılar karar vermekte ve işverenle pazarlık yapmaktadır. Bunun karşılığında da belirli bir komisyon almaktadırlar. Mevsimlik tarım işçiliğinin İş Kanunu içerisinde değerlendirilmemesi işçilerin işveren karşısında güçsüz kalması anlamına gelirken, aracıların önemini ve işçilerin onlara olan bağımlılığını da arttırmaktadır.

2011 yılında Tarım İşinde Aracı Yönetmeliği çıkarılmıştır. Ancak, çok az aracı kayıt altına alınabilmiş, onların denetimi bile yeterince yapılmamıştır. Başbakanlık tarafından yayınlanan 2010/6 Sayılı Mevsimlik Gezici Tarım İşçilerinin Çalışma ve Sosyal Hayatlarının İyileştirilmesi Genelgesi ise mevsimlik gezici tarım işçilerinin sorunlarının ortadan kaldırılmasına yönelik düzenlemelerden uzak bir çerçeve ortaya koymuştur. Ulaşım, barınma, sağlık, eğitim, çocuk işçiliği, kötü çalışma koşulları, düşük ücret, sosyal güvencenin yokluğu gibi sorunlara yapısal çözüm önerileri getirilmesi yerine konunun daha çok güvenlik sorunu olarak algılanması söz konusu olmuştur. Yani, yerel halk ile işçilerin temasını en aza indirerek çatışmaların önlenmesi temelinde uygulamalardan behsedilmektedir.

YÜZDE 80’İ ÇADIRDA BARINIYOR

* Hayata Destek Derneği’nin Türkiye’nin farklı illerinde gerçekleştirdiği 2014 yılı araştırma sonuçlarına göre işçilerin yüzde 80’i çadırlarda barınmaktadır.

* Banyo ve tuvalet gereksinimlerinin karşılanması yetersizdir. Tuvalet olarak kullanılan yerler çoğunlukla çadırların yanına kazılan çukurların etrafının perdeyle çevrelenmesiyle oluşturulmuş alanlardır.

* Hanelerin yüzde 56’sının elektriğe erişimi yoktur. Genelde sokak lambasının ışığından faydalanılmaya çalışılmaktadır.

* Diğer taraftan, kanalizasyon ya da çöp toplama imkânlarından uzakta yaşamaktadırlar.

* Ayrıca çalışılan ve yaşanılan ortamda sivrisinek, yılan, fare, akrep gibi hayvanların bulunması sağlıklarını tehdit etmektedir.

* İçme sularının sağlıksızlığı, gıdaları saklayacak imkânların bulunmaması barınma alanlarının olumsuz durumunu açıkça göstermektedir.

* Çadırların kurulması için gösterilen yerler sulama kanallarına ve anayollarına yakın olduğundan hem çocuklar hem de yetişkinler için boğulma ve trafik kazaları gibi tehlikeler mevcuttur.

* Yetersiz banyo ve tuvalet imkânları hastalıkları da beraberinde getirmektedir. Hayata Destek Derneği’nin araştırması 0-4 yaş arasında her beş çocuktan birinin bronşitten, yine beş çocuktan birinin ishalden şikâyetçi olduğunu göstermektedir.

* Mevsimlik tarım işçilerinin yaşadığı sıkıntılardan bir diğeri de dışlanmadır. Özellikle etnik kökene ve dini inanışa dayalı dışlanma yoğun bir şekilde yaşanmaktadır. Diğer taraftan, barınma koşullarının elverişsizliğinin ve yoksulluklarının da dışlanmada etkili olduğu ifade edilmektedir.

ÖRGÜTLENME ADIMLARI

Mevsimlik gezici tarım işçilerinin yaşadığı temel problemlerden birisi de örgütlenme zorluğudur. Çalışma ve yaşam koşulları örgütlenmelerini neredeyse imkânsız hale getirmektedir. Ancak, son yıllarda konu ile ilgili önemli adımlar atılmaya başlanmıştır. Bu adımlardan birisi Mezopotamya Mevsimlik Tarım İşçileri Kurultayı’dır. Kurultayda işçilerin yaşadıkları sorunlar geniş bir çerçeve içerisinde ele alınmış ve çözüm önerileri ortaya konulmuştur. Bu kurultay sonucunda Mezopotamya Mevsimlik Tarım İşçileri Derneği kurulmuştur. Benzer şekilde, Mevsimlik Tarım İşçisi Kadınların ve Çocuklarının Gezici Sağlık Hizmeti Yoluyla Sağlık Hakkının Korunması ve Geliştirilmesi Projesi kapsamında Urfa’da kurulan Mevsimlik Tarım İşçilerinin Haklarının Korunması ve Geliştirilmesi Derneği de bu alanda çeşitli çalışmalar yürütmektedir.

İNSAN ONURUNA YAKIŞIR ÇALIŞMA KOŞULLARI İÇİN TALEPLER

* Kapsamlı bir yasal düzenleme yapılmalıdır.

* Mevsimlik tarım işçilerinin sosyal güvenlik kapsamına alınması için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.

* İşçi işveren arasında yer alan aracılık kurumu ortadan kaldırılmalı, ücret ve çalışma koşulları işçi ve işveren arasında müzakerelerle belirlenmeli ve işçi örgütleri tarafından denetlenmelidir.

* İnsan onuruna yakışır çalışma koşulları sağlanmalıdır. Ulaşım, işin başlama ve bitiş saatleri, mola ve yemek saatleri net olarak belirlenerek iş sözleşmesi ile taraflar arasında mutakabata varılmalıdır.

* TÜİK tarafından düzenli istatistikler tutulmalıdır.

* Çocuk işçiliği engellenmelidir.

* Ulaşım ücretsiz ve güvenli hale getirilmelidir.

* Barınma alanları yaşamaya uygun, sağlıklı ve sosyalleşme imkanı sunacak şekilde düzenlenmelidir.

* Yerleşim alanlarına yakın çamaşırhane ve mutfak kurulmalıdır.

* Sağlık sorunlarının çözülmesi için gerekli önlemler alınmalıdır.

* Bulaşıcı ve salgın hastalıklara karşı sağlık taraması yapılmalı, gezici sağlık ekipleri oluşturulmalıdır.

* Küçük çocuklar için kreş ve bakım evleri kurulmalıdır.

* Okul çağındaki çocukların eğitimlerinin kesintiye uğramaması için gerekli önlemler alınmalıdır.

* Çalışılan ve yaşanılan yerlerde maruz kalınan şiddet, dışlanma ve aşağılanmanın engellenmesi için gerekli tedbirler alınmalıdır.

* Kadın işçilerin omuzlarına yüklenen çocuk bakımı ve haneiçi sorumluluklar ücretsiz ve ulaşılabilir hizmetlerle ve erkeklerin eşit paylaşımı ile hafifletilmelidir.

* Gebe, lohusa kadınların ve bebeklerin düzenli takibi yapılmalıdır.

* Yararlanılamayan sosyal yardımların gidilen illerden sağlanmasının yanı sıra, yeni sosyal destekler de verilmelidir.

– Bu haber 12 Temmuz 2015de Evrensel‘de yayımlanmıştır.

Şunlar İlginizi Çekebilir...