Akdeniz Üniversitesi’nde kadınların çalışma yaşamı ve toplumdaki yerinin tartışıldığı bir panel düzenlendi. A.Ü. Kadın Çalışmaları ve Toplumsal Cinsiyet Anabilim Dalı ve Kadın Emeği ve İstihdamı Girişimi tarafından düzenlenen panelde kadının iş, ev ve ailevi yükümlülükleriyle birlikte 3’lü vardiya sisteminde çalıştığı vurgulandı.
Akdeniz Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Konferans Salonunda A.Ü. Kadın Çalışmaları ve Toplumsal Cinsiyet Anabilim Dalı (KATÇAM) ile Kadın Emeği ve İstihdamı Girişimi (KEİG) tarafından ‘Antalyada Kadınların Çalışma Yaşamını Konuşuyoruz’ başlıklı panel düzenlendi. Kaşgarlı Mahmut Konferans Salonunda 20 Nisan’da saat 14.00-17.00 arasında yapılan toplantıya üniversite öğrencileri, öğretim üyeleri ve kentte çalışan kadınlar katıldı.
Panelin açılış konuşmasını KATÇAM’dan Prof.Dr. Gülser Kayır yaptı. KEİG hakkında bilgi vererek sözlerine başlayan Kayır şunları söyledi: “2006 yılında bir grup aktivist ve akademisyen kadın tarafından kurulan platform, kadın emeği istihdamı ile ilgili çalışmalar yapıyor. Şu anda 15 ilde 31 kadın örgütü ile aktif çalışma yürüten KEİG, kadının çalışma yaşamında güvenceli, sürekli bir yer edinmesi, iyi çalışma koşulları içinde yeterli gelir elde edebileceği koşulları sağlamaya yönelik politikaları etkileme ve yeni politikalar oluşturma üzerine çalışıyor.”
KADINLAR ÇALIŞMA YAŞAMINDA EĞRETİ KOŞULLARDA ÇALIŞIYOR
Kayır’ın ardından söz alan Beykent Üniversitesi Araştırma Görevlisi Aslı Şahankaya da ‘Eğretileşme ve Kadın Emeği’ konusunda yaptığı konuşmada şu sözlere yer verdi: “Eğretileşme kavramı; iş gücü piyasasında güvencesiz, geleceksiz çalışanlar açısından insan onuruna yakışan bir yaşam kurmaya yetmeyen bir gelir düzeyi, meslek ve beceri tanımı olmayan işleri anlatmak için kullanılan bir kavram. Zaman içinde bu tip işler belirli sektörlerde ve atipik istihdam biçimlerinde yoğunlaşmakta, belirli iş gücü gruplarını- kadınlar, gençler, göçmenler-bu tip işlerde çalışmaya mecbur bırakıyor. 2011de yapılan bir araştırmaya göre eğreti çalışmayla ilgili 5 özellik ileri sürülüyor: Güvencesiz ve kötü çalışma koşulları, düşük gelir sonucu ortaya çıkan çalışan yoksulluğu, iş bulma konusunda alternatifsizlik, geleceğe dönük belirsizlik nedeniyle plan yapamama durumu, örgütlenememe sorunu. Eğreti çalışma özellikle kadın iş gücünü etkiliyor.”
KADIN 3 VARDİYADA ÇALIŞIYOR: İŞ, EV, AİLEVİ YÜKÜMLÜLÜKLER
Kadınların 3lü vardiya şeklinde çalıştığına dikkat çeken Şahankaya (ev, iş yaşamı ve çocuk bakımı, hasta-engelli-yaşlı bakımı) KEİG’in babalık, ebeveynlik izni için de lobi faaliyeti yürüttüğünü söyledi ve şöyle konuştu: “Kreş talebi konusunda erkeklerin de nasıl katılabileceği görüşülüyor. Kreş sadece kadının üzerinden tarşıldığı zaman kadın=annelik geleneksel rollerinin altı çizilmiş oluyor. Kreş, babalık izinleri erkeklere de verilmeli ancak bu izinler ücretli ve devredilemeyen izinler olmalı. (Erkekler izni alıp kendi anne ya da bakıcılara çocuk bakımını yaptırmamalı-Avrupa’da mevcutmuş) Yasada 150 kadın işçiye bir kreş açılması zorunluluğu var ancak denetleme yok, işverenler 150 altı kadın çalıştırmayı tercih ediyor. 150 kadın üzerinde işçi çalıştıran büyük işyerlerinde ise denetim yapılmıyor ya da çok cüzi cezalar uygulanıyor. Talep; 150 işçi çalıştıran işyerlerinde kreş açılmalı.
‘AİLE REİSİ GİBİ HER ŞEYİ YAPAN KADIN VASIFSIZLAŞIYOR’
A.Ü. Ziraat fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü’nden Yrd. Doç. Dr. İlkay Kutlar da ‘Kadınlar ve Çalışma Hayatı’ başlığında yaptığı konuşmasında kırsal alanda yaptıkları çalışmalardan örnekler vererek kadınların çocuk ve engelli-yaşlı bakımını da üstlenmek zorunda kaldıklarından dolayı, alan çalışmalarına, açılan kurslara katılamadıklarını, kırsal alanda da kreş ve yaşlı-engelli bakımevlerine ihtiyaç olduğunu aktardı ve şöyle devam etti: “Köyden kente göçün etkileri anlamında; önce göç edenlerin erkekler olması nedeniyle “tarımın kadınlaşması”nın söz konusu olduğunu, kadının aile reisi olarak her şeyi yapar halde bulunduğunu aktardı. Kırsal kesimde, kadının eğitim, sağlık hizmetlerine ulaşamaması, sosyal güvenlikten yoksun olması, topraksız (dünya geneli gibi toprak sahibi kadın yüzdesi %1), kararlara katılımı yok, yoksul, vasıfsız işçi ve işsiz bir kadın nüfusu söz konusu.”
Bu konuda sunulan öneriler ise şöyle: “Kadınların tarım ve tarımdışı alanlarda varolan potansiyelleri ortaya çıkarılmalı, kız çocukları okutulmalı, çeşitli alanlarda kurs talebi olan kadınların talebi karşılanmalı, aile için çalışma dışında alternatifler geliştirilmeli, kadın kooperatifleri kurulmalı.”
Dev Turizm İş Eşbaşkanı Didem Erkıvanç, sendikası tarafından yapılan anket çalışmalarını değerlendirdi. Kadınların yasalarda var olan süt izni, doğum izni vb. konularda vasıflı-vasıfsız çalışmalarından bağımsız olarak bilgi sahibi olmadıklarını, iş kaybı korkusuyla haklarını kullanamadıklarını, Ailenin ve Nüfus Dinamiğinin Korunması yasa tasarısı ile ilgili anket sonuçlarından yine yasa hakkında bilgi sahibi olunmadığını aktardı.
‘KADIN YASALARDA VAR AMA UYGULANMIYOR’
Antalya Barosu Kadın Hakları Kurulu Üyesi avukat Zeliha Şengöz ise kadın haklarının yasalardaki yerini anlattı. Şengöz, yasalarda sorun olmadığını, uygulamada sorunlarla karşılaşıldığını aktardı. İstanbul Sözleşmesini Kadınların Anayasası olarak adlandıran Zeliha Şengöz, bu sözleşmenin ekonomik şiddeti de barındırdığını kaydetti. Yasalarda kadın ve erkeklerin yapacağı işler olarak ayrım yapılmasının cinsiyet ayrımcılığı olacağını belirten Şengöz, konunun kadın ve erkeklerin yapacağı işler olarak ayrılmasının yerine iş güvenliği açısından ele alınması gerektiğini bildirdi. Şengöz şunları söyledi: “İşverenler iş güvenliğini almak, uygulamak zorundadır. Somada ölen 301 işçinin erkek oldukları için değil, iş güvenliği önlemleri alınmadığı için öldüklerini belirtti. Mobbing, psikolojik taciz, kadınları hedef alıyor, ancak tanım kısıtlayıcı ve ispatı zor. Barolar ücretsiz yardımda bulunuyor. Kadınlar Antalya Barosuna da başvurulabilir hukuki yardım konusunda. Kanunen 100 bin kişinin yaşadığı yerlerde belediyeler kreş açmak zorunda. Belediyelere başvuruda bulunulabilir, 60 gün içinde yanıt verilmediği takdirde kişisel dava açılabilir. Yerel seçimlerden önce söz verdiği üzere, Muratpaşa Belediyesi bir kreş açtı. Belediyeler bu konuda zorlanmalı.”
Salondan gelen “Sosyal devletin olmadığı günümüzde kreş talebi ne kadar gerçekçi?” ve “Belediyeler özel kreşlere yollayın diyebilir mi?” sorularına; Aslı Şahankaya ve KEİG’den Meltem Pultar şu cevapları verdi: “Kreş hakkı kamusal bir haktır. Taşeronlaşmada bile devletin sorumlulukları ortadan kalkamaz. Devlet kurumsallaşmış hizmeti tüm çocuklara eşit sağlamak zorundadır. Belediyeler de özel kreşleri adres gösteremez. Kreş sosyal bir haktır ve ücretsiz eşit bir şekilde sağlanmalıdır.”
* Bu haber, 22 Nisan 2015 tarihinde İleri Haber’de yayımlanmıştır.