İSİG Kadın Meclisi Tuzla’da işçi kadınlarla buluştu

Farklı sektörlerden kadın işçiler, her gün iş kazaları ve meslek hastalıkları
riskiyle burun buruna çalıştıklarını anlattı. Bu anlatımlar, kadın işçilere
yönelik ayrımcılığın boyutlarını da gözler önüne seriyor.

İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Kadın Meclisi Girişimi, geçen haftasonu DERİTEKS’in Tuzla’daki binasında kadın işçi sağlığı ve iş güvenliği konulu bir etkinlik düzenledi. Etkinliğe farklı sektörlerden yaklaşık 50 kadın işçi katıldı.

Etkinlik, İSİG Kadın Meclisi Girişimi’nden Serpil Kemalbay’ın sunumuyla başladı. Kadın işçilerin sağlığı ve güvenliğinin gözardı edildiğini söyleyen Kemalbay, “Bu tabloyu değiştirmemiz şart. Bu nedenle sendikalarda örgütlenmeli ve sendikalarımızı da zorlamalıyız.” diye konuştu.

KADIN İŞÇİLER ANLATIYOR

Etkinlikte konuşan kadın işçiler de, işyerlerinde her gün kaza riski ve meslek hastalıklarıyla yüz yüze çalıştıklarını anlattı. Bunun yanında cinsiyet ayrımcılığına, baskı ve hakaretlere, tacize ve mobbinge sıklıkla maruz kaldıklarını dile getiren kadın işçilerin anlattıkları, Türkiyede kadın işçilerin sağlığı ve iş güvenliğinin nasıl hiçe sayıldığını, işyerlerinde yaşanan ayrımcılığın boyutlarını gözler önüne seriyor.

Kadın işçilerin anlatımlarından bazı notlar şöyle:

TİTREME, FITIK, İŞİTME KAYBI

“Ayakkabı fabrikasında çalışıyorum. Kolileri çekmekten fıtıklar oluştu hepimizde. Benim belimde 4, boynumda 3 fıtık var.”

“Tekstil işçisiyim. 11 yaşında çalışmaya başladım, 30 yıl çalıştım, şimdi emekli oldum. Ellerim titremeye başladı, yoğun bel ağrıları ve fıtık gibi sorunlar yaşadım.”

“10 yıldır gıda sektöründeyim. Paketleme işçisiyim, dakikada 3,5 kiloluk iki koliyi banda fırlatmak zorundayım. Kesmeler çok oluyor; yan çözücüler, ürün aromaları gözümüze kaçıyor, en önemlisi de bel fıtığı ve işitme kaybı. Pek çoğumuzda işitme kaybı var.”

İŞ KAZASI RAPORU TUTULMADI

“19 yıldır gıda işçisiyim. Merdivenden düştüm. Çalışma esnasında sabah vardiyasındaydım, acele edin dediler, baskı yaptılar. Ben de merdivenin boşluğuna bastım. Kolumda yırtılma oldu, 15 gün rapor aldım. İş kazası raporu tutulmadı. Bana hiçbir şey sorulmadı. Rapor kullanmam performans değerlendirmesinde başıma kakıldı, maaşımı düşürdüler.”

“Ben deri sektöründeyim. İlaçlama bölümünde. Ellerim çatlıyor, eldiven var ama… Toz maskesi kullanıyoruz. Asit tıkıyor insanı. İki üç kere acile gittim. Havalandırma var ama yetmiyor.”

“Kürklerin tüyleri parlasın diye çok asit koyuyorlar. Ben gizlice asiti boşaltırdım, yerine su doldururdum. Madem onlar benim sağlığımı düşünmüyorlar…”

“Çivi yapıyorum. Maske kullanamıyoruz. Çok sıcak, 250 derece zaten. Maske takında daha kötü oluyoruz. Normal kıyafet giyiyoruz. Bir akşam hastanelik oldum.”

KAZA GEÇİRDİM, TEHDİT EDİLDİM

“Ben ev hanımıyım. Üç çocuğum var. Eşim destek olmuyor. Bizde de iş kazaları oluyor elbet, perde takarken tabure kayıyor düşüyorsun, ya da cam silerken…”

“Ben kozmetik sektöründe çalışıyordum eskiden. İş kazası geçirdim. Bant makinesine farklı bir bant takılmış. Parmağımın yarısı kesildi. Şefe söyledim, beni üstü kapalı tehdit etti. Ben bir dilekçe yazmıştım, aldı yırttı, kendi yazdı dilekçeyi. Kendimde değildim, çok kötüydüm, ona rağmen çalıştırıldım.”

“14 yıl plastik sektöründe çalıştım. Montaj yapıyordum. Montaj çok bilek gücü istiyor, bu yüzden çok sıkıntı yaşadık. Bileğimizi zorlamamızdan kaynaklı bilekte kopma, sinir sıkışması, kistler… Çaydanlığı bile tutamaz hale geliyorsunuz ve ömür boyu sürecek bir hastalık bu. Çoğumuz yaşadık, ben de yaşadım, ameliyat oldum. Ama meslek hastalığından sayılmıyor.”

KÖMÜR SOLUYORUZ

“Çalıştığım işyerinde NATO askerlerinin savaş giysileri dikiliyor. Karbon kumaş üretiliyor. Karbon kumaş dünya bitse de tükenmeyen bir madde. Ellerimizde ciddi yaralanma, kabarıklıklar var. Karbon tırnaklarımıza giriyor, nasırlar oluşuyor. Cildimiz kuruyor, çok su ihtiyacı duyuyorum. Vücuttaki tüm nemi çekiyormuş.

Karbonun tozu döküldüğünde, bildiğimiz kömür. Biz onu soluyoruz. Ben iş güvenliği görevlisinden maske ve eldiven istedim. İlgilenmedi. İşe gireli sadece 1 ay oldu ama yürürken nefes problemi yaşıyorum. Diğer işçiler, yıllardır orada çalışıyorlar.

Bu formalardan günde 400 tane üretmemizi istiyorlar. 26 yıldır işçiyim, hayatımda ilk kez evime bu kadar yorgun gidiyorum. İlk işe girdiğimde hastalandım, göğüs ağrısı yaşadım. İşyerimi hekimi yok.”

HAMİLE KADINLARI ÇALIŞTIRDILAR

“Biz bir deri fabrikasında çalışan 50 işçi arasında 4 kadındık. En sıcak makineler, en ağır işler bize veriliyordu. Biz 4 kadın tüm fabrikayı örgütledik. Direniş çadırından en son ayrılan da biz kadınlar olduk. Sendikalaşınca çok baskı gördük, tacize varana kadar…

Hamile arkadaşımız 8 aylık hamileyken bile çalıştırılıyordu. Fabrikada zehirli ve kansorojen kimyasallar kullanılıyordu. Fabrika bir gün zehirli kimyasallarla yıkandı ve hamile arkadaşımız da yıkama işinde çalışanlar arasındaydı. Bir başka arkadaşımız doğum yaptı, ama bebeğin soluk borusu gelişmemiş.”

*Bu haber Birgün‘den alınmıştır.

Şunlar İlginizi Çekebilir...

1 Response

  1. Me again…Shawn, seems that Armstrong made his small step/giant leap at 10:56 p.m. EST (almost 10 p.m. EST). Still late in the evening, but not early in the morning. Maybe what I’m recalling is that I sat in front of the TV for several hours, up unto 2 or 3 in the a.m. since it was a special event. If you were in CA at the time, then it was close to 8 p.m. It being summer, there was plenty of sunlight outside to be riding your stingray. : )

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.