“HEM KAZANIMLARIMIZ HEM HATALARIMIZ OLDU”

x12_102_59ca670 BUCA EVKA 1 KADIN KÜLTÜR VE DAYANIŞMA EVİ/ BEKEV
Buca Evka 1 Kadın Kültür ve Dayanışma Evi/ BEKEV, İzmir’in Buca ilçesinde kendi mahallelerinde örgütlenmek üzere bir araya gelen kadınların oluşturduğu bir dernek. 2004’te bir araya gelen kadınlar, 2006’da dernekleşiyor ve sayıları gün geçtikçe artıyor. Kadınların özgürleşmesine ve istihdamına yönelik çalışmalar yürüten BEKEV’li kadınların kafelerde, evlerde toplanarak başlayan ve uzun mücadeleler sonucunda elde ettikleri mekanla devam eden çalışmalarını BEKEV üyesi Haşime Akbakın ile görüştük..

hasime_akbakinBiraz BEKEV’in kuruluşundan bahsedelim. Nasıl karar verdiniz bir araya gelmeye?

Haşime:  Ben emekli olmadan önce sendikada çalışıyordum. Emekli olduktan sonra iki sene bir siyasi partide yöneticilik yaptıktan sonra ayrıldım. Bir sene evde oturma gibi geçti; büyük oğlum üniversite sınavlarına hazırlanıyordu, ama evde oturamadım. Ne yapabilirim diye kafamda bir şeyler vardı. Kadın hareketinden hep uzak kalmıştım, üstelik sendikada da kadın sekreterliğini hiç istemiyordum, yani kadınlarla çalışmak istemiyordum. Ancak, siyasi partide bulunduğumda kadınlarla çalışmalar yaptık. Daha sonra baktım ki benim yapabileceğim şey mahalle çalışması, yani kadınlarla yürütülecek bir çalışma. Mahalle içinde nasıl çalışma yapılabilir derken bir anket hazırladım. Kadınlarla yüz yüze görüşmeler yaptım, hem tanışma vesilesi de oluyordu.

Ne üzerinden konuştun kadınlarla?

Bulunduğumuz mahallenin sorunları üzerinden görüştük. ”Yaşadığınız mahallede hangi sorunlarınız var, muhtarlıktan memnun musunuz” veya “Kendiniz muhtar olur musunuz, destekler misiniz?” gibi şeyler üzerinden. Şiddetle ilgili, bir de okul durumlarıyla ilgili sorular da vardı. Şiddetle ilgili, bir de okul durumlarıyla ilgili sorular da vardı. Bu arada 8 Mart’a da çok kısa bir süre var. İlk olarak 8 Martta başlangıç yapmak istedik. Nasıl yapacğız? Ertesi gün hemen muhtara gittik, muhtar da destek verdi. Kimle yapacağız bunu? Çevremizde daha önce siyasi çevrelerden, işte seçimlerden falan tanıdığımız arkadaşlar vardı. 10 kişi falan bir araya geldik, hemen afişler, bildiriler, duyuruları hazırladık. Bir avukat arkadaş , kadın haklarıyla ilgili bilgiler versin diye davet edildi. Afişlere ücretsizdir diye yazdık, astık, çok güzel bir afiş olmuştu. Bekliyoruz acaba ne olacak, kimse gelecek mi diye. Kimse yok. Sonra bir baktık, bizim toplantıya 700 kişi geldi, sadece kadınlara açıktı. 300 kişilik salona 700 kişi geldi, sığmadı. Müzik vardı, günün anlamını anlattık, bir sürü şeyler konuştuk. Oyun oynadılar, kadınları toplantıya çağırsan belki gelmezler, ama oyun olunca  hoşlarına gitti. Çok güzel bir 8 Mart oldu.

 

“Kadın sorunlarına sahip çıkmak istiyorduk”DSC00062

Sonra neler yaptınız?

Biz böyle hep bir araya gelmeye başladık. İki yıl falan kafede ya da evlerde toplandık, belirli etkinlikler yaptık, böyle idare ettik. Sayımız artmaya başladı tabii bu arada, bir baktık 20 kişi olduk, 30 kişi olduk. Gidiş gelişler başladı. Bir yere gidiyoruz, bir şey istiyoruz, tüzel kişi olmadan kolay alamıyorsunuz, sizi tanımıyorlar.”Kendimize bir isim koyalım, “dedik. Heyecan vardı hekeste, ama kafamızda hak temelli bir dernek düşünüyorduk. “Yardım derneği değiliz,” diyorduk. Kadın sorunlarının toplumsal sorunlarla ortak olduğunu düşünüyor, sorunlara sahip çıkalım istiyorduk. Fakat bazıları siyaset yapılıyor diye  karşı çıkıyordu. Ayrılanlar oluyor, gelenler oluyor derken böyle bir süreç yaşadık.

Bu tartışmalarda gelen eleştiriler daha çok örgütlenme biçimine dair miydi, içeriğe dair miydi?

Mesela bazı arkadaşlar, “Siz,” diyorlardı, “hep hükümete karşı geliyorsunuz”. Biz hükümete değil, çıkan şu yasalara karşı geliyoruz. Bunu hangi hükümet yaparsa yapsın biz yine karşı çıkacağız. Ama onu öyle anlatamıyorsun. Yani hep, “Siz muhalefet yapıyorsunuz, şiz hükümete karşı siyaset yapıyorsunuz”. Bir de aramızda mesela Kürt arkadaşlar vardı, onlar da katılıyorlardı. O yüzden ayrılanlar oldu, “Burası Kürtlerin yeri, PKK’nın yeri” diye çok söylediler. O yönüyle çok zararı oldu, bir kısmı gitti falan. Böyle şeyler oldu.

Sonra nasıl devam ettiniz?

2004’te başlamıştık, sonra 2006’da tüzel kişiliğimizi aldık dernek olarak, yönetimimizi seçtik. Çalışmalarımız iyi gidiyordu; ama yerimiz yok, hep sokakta, evlerde yapıyoruz. Zor oluyordu. İşte Büyükşehir’e gidiyoruz geliyoruz, araya bir sürü insanlar koyuyoruz. Sürekli bir ayağımız Büyükşehir’de, orda binalar var, onları almaya çalışıyoruz. Söz verdiler, ama bir türlü olmadı. Bizim orda küçük bir İZSU veznesi var, şu anda bulunduğumuz yerde. Biz de oraya girdik, yerleştik. 12_7Çok seviniyoruz, ama her hafta zabıta geliyor, arkadaşlar korkuyorlar falan. Sonra dediler ki,  “Madem tahsis edemiyorsunuz ihaleye çıkın.” İhale yaptırdılar bize. Bir odayı, o zaman için 100 milyon, bir de ihale masrafıyla 750 milyon para istediler bizden. Bu parayı biz nerden bulacağız? Ödeyemedik tabii. İşte zamanı geçmiş, cezalı duruma düştük. Sonra bir baktık, bütün bina komple ihaleye çıkmış, haberimiz yok bizim. Hemen kadın örgütlerine, basına haber verdik; dedik ki, “Kadın örgütlerinden BEKEV sokağa atılıyor”. Öyle bir kampanya başlatmıştık. Faks yağmuruna başladık, belediyeden Ankara’da genel müdürlüğe, kadınlar sokağa atılıyor diye her yere duyurduk. Büyükşehir önünde basın açıklaması yapacağız. Sokağa atıldık diye, daha sonra da kendimizi zincirleyeceğiz kapılara, bir de çadır kuracağız, bizim planımız bu. Basın açıklamasına gittik, dediler ki, “Basın açıklaması yapmayın, gelin görüşelim”, Tamam dedik biz. Görüştük, çıktık dışarıya, dedik böyle böyle, “Söz verdiler, ama herhangi bir şey olursa biz yine eylemimizi devam ettireceğiz.” Sonra o ihaleyi iptal ettirdik; ama şikayetler devam etti. Hep böyle problemler yaşadık geçen seneye kadar. Bizim kadar yer için mücadele eden dernek gerçekten yoktur. Ancak, bu arada çok güzel çalışmalar yaptık.

Evet, çalışmalara gelirsek… Neler yapıyorsunuz?

Bizim bulunduğumuz bölge 7 mahalleden oluşuyor, şu anda 80-90 bin nüfusu var. Küçük bir yer değil. Her yere yetemiyoruz; ama çok güzel çalışmalar oldu. Mesela kadınlara yönelik deprem panelleri yapıldı, İzmirde o ara deprem olmuştu. Bunun dışında sağlık taraması yaptırdık. Avukat geliyordu 15 günde bir, kadın haklarıyla, kadına yönelik şiddetle ilgili bir sürü etkinlik oldu. Bunun yanında eylemler de yapıyorduk. Mesela pazarda zamlara karşı basın açıklaması yaptık. İsrail’in Gazzeye olan savaşta masa açtık, imza kampanyası, resimleri sergiledik falan. Çimentaş Polikliniğimiz kapatılıyordu, ona yönelik kampanya yaptık. 15 günde 4 tane basın açıklaması yaptık. Hani basının da yoğun ilgisi oldu, kaymakamlığı yanımıza aldık. Şu anda açık, devam ediyor.pazardaki_zam_eylemi

“Mahalle mahalle dolaşıp kadınları çağırıyoruz”

Böyle kazanımlarımız oldu; ama hatalarımız da oldu, mesela ev eksenli dediğimiz çalışma bir hataydı. İşte iplik temizleme işinde, biz örgütlenme amacıyla başladık; ama farklı yönlere gitti. Bizi ticaret yapıyor diye şikayet ettiler. Dedik ki, “Kimse kazanmasın, aracı olmasın, dernek örgütlensin, hem tek tek çalıştıklarında paralarını alamıyorlardı, “Dernek güç olur karşılarında,” dedik. Örgütlü gücün kazanımlarını düşünüyorduk.

Etkinlikler, eylemler, seminerler, bu tarz şeyler olduğunda kadınlara nasıl ulaşıyorsunuz?

Biz genelde bire bir duyuru yapmaya çalışıyoruz. Büyük afiş basıyoruz, onları asıyoruz belli yerlere; çarşıya, duraklara, bakkala, ne varsa. Ondan sonra da küçük bildiriler hazırlıyoruz, onlarla da bire bir duyuruyoruz. Mesela pazara gidiyoruz, okulun önlerine gidiyoruz, çarşıya gidiyoruz. Mahalle mahalle dolaşıyoruz. Kadınları hep böyle tek tek çağırıyoruz. İlk kurulurken de mesela, apartman apartman, daire daire dolaştık zilleri çalarak ,”Biz böyle bir şey düşünüyoruz, dernekleşmek istiyoruz, katılır mısınız? Amacımız şu şu…” falan diye. Hatta bizi şikayet etmişler muhtara. “Bir örgüt geldi,” demişler, “ama kime bağlıydı bu örgüt?”

Şu an yürüttüğünüz çalışmalar neler?

Şu anda kurs çalışmaları devam ediyor kadınlarla. Halk Eğitimden hocalar geliyor, derneğimizde veriliyor. Kurslar taleple ilgili oluyor. Mesela geçen sene rölyef açtık biz, rölyef her yerde yok; ama rölyefle birlikte takıyı da götürdük. Bu sene hem takı hem ahşap hem rölyef var. Haftanın bir günü mesela ahşap üzerine rölyef oluyor, yani farklı farklı şeyler de var. O zaman daha çok katılım oluyor, insanlar kendi istediğini bulabiliyor. Ancak, Halk Eğitimde bizim tam istediğimiz şeyler açılmıyor aslında. Mesela geçen sene miydi, evvelki sene mi, fotoğrafçılık, emlakçılık, bir de bir şey daha üzerine, üç konuda istedik; ama vermedi Halk Eğitim. Belli kursları kendi bünyesinde açıyormuş, derneklere vermiyor. Onun için onların da elinde ne varsa fazla, daha çok onlara yöneliyoruz.  daha çok kadınların yaptıkları şeyleri açıyorlar. O açıdan ben çok sağlıklı bulmuyorum.

Kurslardan sonra ne oluyor?

İster bizim kurslarımızda olsun, ister diğer kurslarda, en büyük sıkıntı iş imkanı. Bu çok olumsuz etkiliyor. Bizim bir sürü arkadaşımız için hiçbir işe yaramıyor, geri dönüşü olmuyor. O yüzden bu kurslara birçok kadın kendini tatmin etmek için, sosyalleşmek, bir arada olmak için, yani bu amaçlarla da gelebiliyorlar. Mesela “Evde yapamıyorum, ama orda yapıyorum,” diyor. Meslek öğrenmek olarak görülmüyor kurslar.

                                                               “Dernek kocalarını boşatıyor diyorlar”

12_194Resim_128


Başka nasıl çalışmalar var?

Biz bir de tiyatro çok oynadık. Her 8 Martta, 25 Kasımlarda tiyatro oynadık. Ben   tiyatroyu yazıyorum, sonra evlerde çalışıyoruz. Okumayı bilmeyenler var, o yüzden cümleyi hep aralık bırakarak, kısa kısa cümlelerle anlatıyoruz anlatmak istediğimizi. Mesela bir ara ithal doktor meselesi vardı, bu sağlık yasasından önce, aile hekimliğiyle ilgili vardı, Dikkat aile hekiminiz geliyor. Kadına yönelik şiddetle, kadın cinayetleriyle ilgili oynadık. Mesela 8 Martın canlandırmasını yaptık bir gün. 200-250 kişilik salonda yapıyoruz, kadınlar geliyor. Oyunlar çok beğenilmişti. Birkaç yerde de oynadık biz bunları. Oyunları evde çalışıyorduk, e yer olmayınca. O grubumuz da çok güzeldi. O grubumuzdan ayrılanlarla oldu, taşınanlar bir de çok oldu bizim buradan.

Mahallelerde nasıl bir değişim var, kadınlar açısından, erkekler açısından, ne gözlemliyorsunuz?

Bizim birçok üyemiz derneğimiz sayesinde çalışmaya başladı, mesela 40 yaşından sonra. Şu anda hemen hemen 20 kişi çalışıyor. Kimisi dernekte KİHEP [Kadının İnsan Hakları Eğitimi Programı] aldılar, faaliyetlerinden sonra farkındalık gelişti, çalışma hayatına başladılar. Mesela, çalışmalara gelen giden birçok kadın, “Ben dernek sayesinde bu hale geldim,” diyor. Kaç kişi de eşinden boşandı. Bir de diyorlar ki, “Dernek kocalarını boşatıyor”; erkekler de bunu söylüyor. Bazen çok baskı gören kadınlar için farklı bir ortam yaratmış oluyor. Dengeyi kuramayanlar da oldu. Bir de ekonomik amaçla çok gelenler oluyor, bulamadığı zaman gidiyor. Şu anda 20 kişi var aktif iş yapan. Gönüllülük esasıyla gidiyor.

Hem kendin hem kadınlar için gözlemlediğin, örgütlenmek nasıl bir süreç oldu?

Kadın örgütlenmesi çok zor bir şey, bilhassa ev kadınlarını örgütlemek çok zor bir şey; ama örgütledikten sonra da çok zevkli bir şey, yani gurur duyduğun bir şey. Her etkinlikte mesela ben çok yoruluyorum, çok mücadele ediyorum, zaman Resim_107_1zaman yalnız koşturuyorum, “Bir daha hiçbir şeye karışmayacağım, yapmayacağım,” diyorum; ama onun sonucunu gördükten sonra, daha bitmeden, diyorum ki, “Şunu şunu yapalım mı?” Sonucu, geri dönüşü çok güzel oluyor. Bizim bu grubumuz var ya, biz belki ailelerimizle bu kadar görüşmüyoruz. Sürekli bir aradayız. Öyle bir şey oluştu ki, birbirimizin artık eksiğini de kapatıyoruz. Mesela sorumluluğunu yerine göre bir arkadaş yapamayabiliyor; ama bunu başka şekilde tolere ediyoruz.  İlişkiler çok önemli. Bu bizim belli bir aktif grup için de öyle, diğer kadınlar için de böyle. Onlara diyorlarmış ki dernek var, “Ben çok farklı zannediyordum, ama burası da aynı bizim yaptığımız toplantılar gibi, gayet normal,” diyorlar. Kursa gelenler, her gün telefon ediyorlar, “Hadi gelin, özledik çok sizi.” Ben mahallede öğretmenlik yapıyordum, çocuklarına ders veriyorum ücretsiz, hava durumunu gelip bize soruyorlardı. Ne olsa, ellerinde bir belge olur, gelir bize sorarlar. Yakaladığın o dostluk temelinde, sana olan güven çok önemli. Ben kadınlar adına çok seviniyorum.

 

   

 

 

Şunlar İlginizi Çekebilir...

6 Responses

  1. Amberlee dedi ki:

    David Foureyes So cotd/inenialcfortuitous a post, we passed BZA on the way to the coop yesterday and noted we’d need to try it and the new East African spot next to Patel Brothers on Central…I guess we know which we’ll be trying first!Ever since Bombay2Deli closed on Central (god damn I miss their samosa chat), we’ve been aching for Indian closer than CoHei.

  2. Thanks for the support, Jack.Anon, After the first two years, Adelaide wrote to her mother that they had married. By year 14 they had 5 imaginary kids and one on the way, which is why she really, really wanted to get married already.

  3. barcode scanners…The barcode is a fundamental part of how we obtain goods—from scanning items for price comparisons, adding goods to a wish lists and checking out purchased products. We use barcode scanners on a daily basis, but have you ever asked yourself how the bar…VA:F [1.9.20_1166]please wait…

  4. scrive:Third Flower…My spouse and that i are already now delighted that Albert could execute his scientific studies as a consequence of the strategies he had by way of your web page. It is every now and then perplexing to simply generally be gifting away actions which lot…

  5. http://www./ dedi ki:

    I totally agree about Maggie Stiefvater creating clever female characters – there’s never any helpless damsels in distress in her books and I appreciate that. And I liked Ronan, too!

  6. "Apathetic Agnostic – Don't Know, Don't Care". That's what I classify myself as for the moment. When I have definitive and concrete evidence to the contrary, then my belief will change. Until that day comes, I will continue to go about my life unburdened by such worries.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.