Erken çocukluk bakım ve eğitiminde farklı boyutlar


Kadın Emeği ve İstihdamı Girişimi (KEİG) Platformu 20 Nisan’da Eğitim
Reformu Girişimi (ERG), Anne Çocuk Eğitim Vakfı (AÇEV), UNICEF,
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve BM Kalkınma Programı (UNDP) ile
birlikte Erken Çocukluk Bakım ve Eğitim Hizmetleri Paneli’ni İstanbul’da
düzenledi.

İki oturumdan oluşan panelde erken çocukluk bakım ve eğitimi konusu, çocuk gelişimi ve eğitimin niteliğinden toplumsal cinsiyet eşitliğine, kadın istihdamının arttırılmasından işgücü piyasasının koşullarının düzenlenmesine kadar birçok farklı açıdan ele alındı.

İlk oturumun moderatörlüğünü KEİG Platformu’ndan İTÜ öğretim üyesi İpek İlkkaracan yürüttü. İlk sunumu yapan ILO temsilcisi Kadir Uysal, erken çocukluk bakım ve eğitim hizmetlerinin ILO sözleşmeleri bağlamında yasal çerçevesini aktardı. ILO’nun toplumsal cinsiyet eşitliğini her alanda esas alan bir işleyişi olduğunu aktaran Uysal, Türkiye tarafından henüz imzalanmamış 156 No’lu sözleşmede bakım sorumluluğunun kadın-erkek tüm çalışanları kapsayacak şekilde düzenlendiğinden ve tavsiye kararında bunun daha da detaylandırıldığından bahsetti.

Erken çocukluk bakım ve eğitiminde farklı modeller

İkinci sunumu gerçekleştiren UNICEF temsilcisi Derya Dostlar, erken çocukluk eğitiminin temel bir çocuk hakkı olduğunu vurgulayarak bu hizmetlerin özellikle dezavantajlı çocukları kapsayacak şekilde her çocuğa ulaşabilmesi gerektiğini ifade etti. UNICEF’in bu amaca erişmek için önerdiği 10 farklı modeli aktaran Dostlar, modellerin hayata geçirildiği kısa film gösterimi ile sunumunu tamamladı. Dostlar ayrıca, bu hizmetlerin yaygınlaştırılmasının çocuk yoksulluğunun önlenmesi ve toplumsal eşitliğin sağlanması için önemli olduğunu ifade etti.

İlk oturumun son sunumunu gerçekleştiren ERG’den Işıl Oral, Türkiye’de erken çocukluk eğitiminin durumunu aktarırken, eğitimin nasıl düzenlenmesi gerektiğine dair önerilerde bulundu. Okul öncesi eğitim kavramının yanlış algılara yol açtığını belirten Oral, erken çocukluk eğitiminin 0-8 yaş arasını kapsadığını, dolayısıyla sadece okul öncesindeki bir yılı düşünmemek gerektiğini vurguladı. 4+4+4 sisteminin uygulanmaya başlamasıyla birlikte 2013-2014 eğitim yılı MEB istatistiklerine göre erken çocukluk eğitim hizmetlerinden yararlanan çocuk sayısında düşüş yaşandığını aktaran Oral, %70 olarak belirlenen hedefin ise %48’de kaldığını belirterek bu oranın OECD üyesi ülkelere oranla çok düşük olduğunu vurguladı. Oral ayrıca, geleceğe dair getirisi çok yüksek olan bu alanın öncelik haline getirilmesi, eğitimde önemli bir yatırım olarak görülmesi gerektiğini ifade etti.

Sunumların ardından yürütülen tartışma bölümünde erken çocukluk bakım ve eğitim hizmetlerinin yetersizliği, çocuk bakım sorumluluğunun kadın istihdamının önünde engel teşkil etmesi, devletin bu alanda yeterli ve öncelikli politika oluşturmaması, özel eğitim ihtiyacı olan çocuklar için gerekli imkanların sağlanmaması gibi konular ele alındı.

“Kadınların nefes alması için çocuk bakımı sağlanmalı”

KEİG Platformu’ndan Serap Güre’nin moderatörlüğünü yürüttüğü ikinci oturumda ise erken çocukluk bakım ve eğitim hizmetleri daha çok kadın emeği, istihdamı ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması açısından ele alındı.

KEİG Platformu’ndan Nihal Şirin Pınarcıoğlu yaptığı sunumda, erken çocukluk bakım ve eğitim hizmetlerinin sadece kadın istihdamı üzerinden düşünülmemesi, kadınların sosyal hayatın her alanına katılımını sağlayacak bir sosyal politika olarak değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı. Hane içindeki çocuk bakımı ve ev işlerinin yapılmasına kadınlar günde 5 saat harcarken erkeklerin yalnızca 51 dakika ayırdığını, kadınların bu emeğinin karşılıksız ve görünmez olduğunu ifade eden Pınarcıoğlu, kadınların siyasete katılmaları için genelde çocukların büyümesini beklemek zorunda kaldıklarını da aktardı. Pınarcıoğlu ayrıca, çocuk bakım hizmetinin sadece ücretli istihdamdaki kadınlar için değil, kayıtlı-kayıtsız çalışan her kadın için sunulması gerektiğini belirtirken kadınların sadece dışarı çıkmak, nefes almak ya da kendine vakit ayırmak için çocuğunu bırakabileceği yerler olmasının önemine değindi.

KEİG Platformu’nun konuyla ilgili çalışmalarıyla sunuma devam eden Gülnur Elçik, kadınların nasıl bir kreş istediğine dair başlayan Kreş Haktır kampanyasını anlattı. İki sene önce başlayan bu kampanyanın hala çeşitli çalışmalarla devam ettirildiğini ifade eden Elçik, yerel seçim öncesi kreş açacağı yönünde sözleşme imzalatılan adaylardan 5 tanesinin seçildiğini ve 4’ünün kreşleri açtığını belirtti. Belediyelerin stratejik plan yazım süreçlerine dahil olmak üzere yürütülen çalışmaları aktaran Elçik, belediyelerin çoğunlukla kreş hizmeti sunmadığını ama annelik eğitimi verdiğini belirtti.

“Erkekliği ıslah etmeden ilgili babalığı inşa etmek zor”

Bir sonraki sunumda AÇEV’in 1996’dan beri yürüttüğü Baba Destek Programı (BADEP)’nı anlatan Hasan Deniz, babalık rollerinin erkeklik mitleri sorgulanmadan dönüştürülemeyeceğini ifade etti. İlgili babalığı inşa etmek için “erkekliği ıslah etmek” gerektiğini belirten Deniz, babalığın çocuğuyla sadece oyun oynayarak vakit geçirmeyi değil, yedek kıyafet almak, çocuğun beslenmesinde sorumluluk almak gibi konuları da kapsadığını belirtti. Deniz ayrıca, erken çocukluk döneminde çocuğun evde nasıl bir iş bölümü gördüğünün sonraki yaşamını etkilediğini vurguladı.

UNDP’den Gönül Sulargil ise, 2008’den bu yana devam eden bir proje kapsamında Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde kadınların iş hayatına katılımını ve gelir elde etme olanaklarının arttırılmasını amaçlayan çalışmaları aktardı. Kadınların bakım hizmetlerine erişiminin çalışma hayatına katılımındaki önemine değinen Sulargil, projenin devam eden aşamasında yerel ihtiyaçlara uygun çocuk bakım hizmeti sunulacağını ifade etti.

Şunlar İlginizi Çekebilir...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.