“ERKEK EGEMEN SENDİKALAR KADIN DAYANIŞMASIYLA DEĞİŞİR”

PERTOL-İŞ KADIN DERGİSİ
Petrol-İş Kadın Dergisi, 2003 yılında çıkmaya başlıyor. Dergi çalışmaları kısa zaman içinde bir kadın örgütlenmesi çalışmasına dönüyor. Kadın işçilerle toplantılar yapılıyor, iş yerinde taciz, mobbing, ev içi şiddet konuşuluyor. Kadın sağlığı eğitimleri, güçlendirici kampanyalar düzenleniyor. Sendikanın genel üye eğitimleri içine toplumsal cinsiyet konusu da giriyor. 2011’deki Genel Kurul’da Kadın Servisi kuruluyor. Derginin hikâyesini en başından beri editörlüğünü yürüten Necla Akgökçe ile konuştuk. Necla, hem dergi deneyimini hem erkek egemen sendika ortamında bir feminist olarak yürüttüğü mücadeleyi aktardı…

Nasıl bir araya geldiniz, derginin hikâyesi nasıl başladı?

2003 Yılında o dönemdeki Petrol-İş Sendikası MYK’sı bir araya gelerek bir kadın dergisi çıkarmaya karar vermişler. Biz üyelerimizin (erkeklerin) evlerine gireceğiz, orada bulunan eşleri de sendikal mücadeleye katacağız, gibi bir düşünceyle…Petrol-İş’in bir de çocuk dergisi var o zaman. Bana Serpil Çakır vasıtasıyla ulaştı bilgi, onun kadın araştırmalarından öğrencisi Erhan Kaplan soruyor, o da bana yönlendiriyor… Bir maket hazırladım, yönetim kuruluna ve ağırlıklı olarak kadın uzmanlardan oluşan -erkekler de vardı- bir gruba sundum. O maket üzerinden tartıştık ve bana yap dediler. Mizanpaj konusu gündeme geldi, onu da Selgin Zırhlı Kaplan’ın yapmasına karar verdik. Böylece başladık. İki yIlık 27 sayfalık bir dergi olacaktı.

Nasıl bir kadın çalışması yürütüyorsunuz?10478329_741489352555606_6389247677934711046_o

Petrol-İş içinde bir kadın komisyonu yok, bunu kurmayı başaramadık. Zaten 2011 Genel Kurulu’na kadar dergi olarak kadın çalışmalarını yürütüyorduk, o genel kurulda tüzükte yapılan değişikliklerle, biz Kadın Servisi olduk. Yani, resmi olarak  bir uzmanlık dairesi olarak çalışmaya başladık.

İlk olarak ne tür çalışmalar yaptınız?

Dergi çalışması olarak başladık. Ama şubelerdeki kadınlarla yaptığımız söyleşiler, kadın kadına bilinç yükseltme toplantılarına dönüşüyordu. Baştan itibaren şube başkanlarını bu konuşmalara almadık mesela, o zamanki başkanlar da buna hiç itiraz etmediler, “Kadınlar başkanların karşısında konuşamaz, biz kadın kadına başka sorunlarımızı da konuşuyoruz,” diye… Dertleştik, ev içi şiddeti, işyerinde tacizi, mobbingi hep bu toplantılarda konuştuk… Dergiye bir bölümünü yansıttık ama. Zaman içinde sendikanın genel üye eğitimleri arasına toplumsal cinsiyet eğitimi de girdi ve onu da Selginle birlikte vermeye başladık. “Bedenimiz bizim” bilinci üzerinden kadın sağlığı kampanyaları da yaptık, güçlendirici eğitimler de.

“KADIN HAREKETİ İLE SENDİKAL HAREKET KARŞILAŞTI”

Kaç üyeniz ve nasıl bir örgütlenme yönteminiz var?

Petrol-İş’in kadın üye sayısı az; geçtiğimiz Eylül ayı itibariyle 1850 civarında kadın üyemiz var. Toplam üye sayısı 33 bin civarında. Uzmanlık dairesiyiz biz; ama kadın örgütlenmesi bize ait bir görev olarak belirlenmemiş, başlangıçtan itibaren bu böyle… Sorun çıktığı zamanlar, mesela Novamed grevi sürecinde olduğu gibi, biz üzerimize düşmeyen vazifeleri de üstlendik ve kadın örgütlenmesinin özgün dinamikleri üzerinden direniş örgütleme faaliyetlerini de yürüttük. Bu süreçte kadın hareketi ile ortak eylemlilikler geliştirdik, sendikal hareketle kadın hareketi karşılaştı, başarılı bir örnek oldu. 

10406352_752959504741924_7847529285856680527_nKadınlara nasıl ulaşıyorsunuz? Dergiyi kimlere/ nasıl ulaştırıyorsunuz?

Abonelik esası üzerinden ulaştırıyoruz. Tüm kadın üyelerimiz abone. Bir de bizden dergiye abone olmak isteyen sendika üyesi olmayan kadınlar oluyor, onları da abone yapıyoruz. Genellikle diğer sendikalardan kadınlar, mahalle kadın dernekleri, kadın emeği ve istihdamı ile uğraşan kadın dernekleri, üniversitelerin kadın birimleri, kadın emeği çalışan akademisyenleri kapsayan geniş bir abone yelpazemiz var. Kafamda hep bir de İngilizceye çevirip dergiyi küresel sendikal hareketin kadınlarına da ulaştırmak gibi bir düşünce vardı; ama artık olmayacak bu herhalde…

Daha çok hangi konularla ilgili çalışma yürütüyorsunuz?

Temel olarak  bir dergi çalışmamız ve buna bağlı yayın faaliyetimiz var, broşürler, kitaplar vs. Bunun dışında sendikal eğitim veriyoruz. Bu eğitim geçtiğimiz yıla kadar ağırlıklı olarak toplumsal cinsiyet eğitimi oldu. Genel olarak erkek üyelere yönelikti, toplumsal cinsiyet rolleri ve kadın işçilerin bu roller nedeniyle işyerlerinde, bazen ailede uğradıkları ayrımcılıklar sorgulanıyordu. Bu arada erkekler de büyüteç altına alınıyordu, erkek üyelerin bu eğitimlerden pek hoşlandıklarını söyleyemem. Bu eğitimler hep tartışmalı geçti.

İŞÇİ SENDİKASINDA BİR İLK: “KADININ BEYANI ESASTIR”

Diğer sendikalardaki kadınlarla ortak çalışmalar var mı?

Türk-İş içinde muhalif sendikaların yan yana gelmesiyle kurulan Sendikal Güç Birliği Platformunun da Kadın Birimini oluşturduk. Adımıza SGBP Kadın Koordinasyonu ismini verdik. Pek çok ortak kampanya yürüttük. Hatta SGBP diye internetteki arama motorlarına yazdığınızda hep bizim kampanyalarımızla karşı karşıya kalırsınız, en aktif guruptuk. Ama kadınların bu bir araya gelişleri de son buldu gibi görünüyor. Bir de küresel sendikalarla ortak paneller, eğitimler, ortak kampanyalar, vs. de yürütüyorduk. Bu anlamda Türkiye’de yaptığımız iş üzerinden küresel sendikaların kadın birimleriyle ilişki içinde olan nadir sendikalardan biriydik.

Mesela tüzük  ya da sendikada cinsel tacizle ilgili çalışmalar var mı?

2011 Genel Kurulu’nda toplumsal cinsiyet bakış açısıyla sendika tüzüğünü gözden geçirdik, “Sendika içinde kadına yönelik şiddet, cinsel taciz ve mobbingi disiplin suçu” olarak tüzüğe ekledik ve “kadına yönelik suçlarda kadının beyanı esastır” maddesini ekledik. Bir işçi sendikasının tüzüğünde bu bir ilkti. Umarım kaldırmazlar, umarım bir gün bu tüzük maddesi bir kadının işine yarar.

1453431_10151881968294335_401630755_nKadınlar olarak örgütlenmek nasıl bir deneyim?

Örgütlemek değil de, sendika içinde kadın çalışması yapmak veya kadın dergisi çıkarmaktan bahsetmek daha doğru olur. Zordu. Petrol-İş Kadın Dergisi bir kurum dergisi. Sendikalar bu yapılarıyla erkek egemen, bürokratik kurumlar. O nedenle, derginin şu veya bu biçimde çıkması, kadın çalışmalarının şu veya bu doğrultuda yapılması, biraz da yönetimin iradesine bağlı. Biz şimdiye kadar, kadınların iş yaşamında ve toplum yaşamında karşılaştıkları ayrımcılık ve buna karşı geliştirilen mücadele yöntemleri üzerinden bir “işçi kadının hakları” dergisi yaptık. Kadın çalışmalarının genel eğilimi de buydu. Yani, bir tür hak haberciliği, bir tür, “Kadın-erkek eşittir bu işyerinde de böyle olmalıdır, sendikalar eşitsizlikleri gidermek için şunları şunları yapmalıdır,” dedik.


“BÖYLE BİR DERGİ YAPMAK İÇİN FEMİNİST OLMAK GEREK”

En sık karşılaştığımız eleştiri feminist olmaktı. Evet, ben feministim; ama yaptığımız derginin feminist olduğunu söyleyemem. Fakat, böyle bir dergi yapmak için feminist olmak gerekir, o ayrı. Yönetimin iradesinden bahsettim, bunu bazı yöneticiler ilk geldiklerinde gündeme getirdiler, çatıştık. Kadın dergiciliği özel bir dergicilik türüdür, bunu erkekler yapamaz mesela, büyük basında da bu böyleydi. İşi bilen kadınlar yürütürdü dergileri… Bu anlamda editoryal bağımsızlığın en şart olduğu dergicilik türlerinden biridir. Erkekler ben yöneticiyim diye işin içine karıştıklarında, rengi bozulur. Elbette siz işi yürütenler olarak bunun bir kurum dergisi olduğunu bilirsiniz, bazı şeyleri yapar, bazı şeyleri de yapmaz, kurum hassasiyetlerini gözetirsiniz… Yani, kadın çalışması da kadın dergiciliği de sendikal yapıların ve yönetimlerin demokrat olmasını gerektirir. Petrol-İş Kadında bu uzun süre denk geldi ve yürüdü çalışmalar… Ama her güzel şeyin bir sonu oluyor memleketimizde.

Hayatınızda neler değiştirdi?10372343_1545185079058069_3561642581576927761_n

Hayatımda ne değişti? İşçi kadınları tanıdım, hem de çok geniş kesimden; çünkü biz dergide yalnızca sendika üyesi kadınların deneyimini anlatmadık. Nerede grev, nerede direniş, nerede bir kadın işçi hak ihlali varsa orada olduk. Bu alışveriş sizin dünyanızı genişleten bir şey oluyor, feminizmimin farklılaştığını düşünüyorum mesela artık. Sendikaların erkek egemen yapılar olduğunu biliyordum; ama bu kadar olabileceğini hiç tahmin etmezdim. Erkek egemenliği çok güçlü ve erkekler erkek uzmanları da içine alan bir bürokratik sistem oluşturmuşlar. İnanılmaz blok halindeler, bu bloğu kırmak çok güç. Neler değişti? Öyle kavgacı bir kadın sayılmazdım, acayip kavgacı, şüpheci bir kadın oldum, ciddi mobbinge maruz kaldım… Basında çalışırken de feministliğim nedeniyle sık sık küçümsendiğim olmuştu; ama bu kadar sistematik bir şey yaşamamıştım. Hele son iki yılda. Kadın emeğinin, bilgisinin, uzmanlığının ne kadar değersizleştirildiğine tanıklık ettim; çok üzüldüm. Sendikalarda bir ya da iki kadının çabasıyla, erkek egemen yapının değişemeyeceğini, mutlaka ve mutlaka kadınların güçlenerek, kadın yapıları oluşturarak, birbirleriyle dayanışarak, bir şeyler yapılabileceğine iyice ikna oldum… 

 * Bu söyleşi, KEİG Bülten’in 15’inci saysısında (Ekim 2015) yayımlanmıştır.

 

 

Şunlar İlginizi Çekebilir...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.