Erişilebilir ve Güvenilir Kreş Hizmeti Her şeyin Ötesinde Bir Çocuk Hakkıdır
2018/11674 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile 05.05.2018 tarihinden geçerli olmak üzere yapılan değişikliğe göre işverenlerce, kadın hizmet erbabına kreş ve gündüz bakımevi hizmeti verilmek suretiyle sağlanan menfaatlerde her bir çocuk için aylık, asgari ücretin aylık brüt tutarının yüzde 15 olarak uygulanan istisna oranı, yüzde 50 olarak yeniden belirlendi.
Bu yeni uygulama, işveren açısından bu yardımın maliyetinde ufak bir düşüş. Örneğin asgari ücretle çalışan bir kadın işçi ve 750 TL’lik net kreş yardımı için vergi kesintisinde 150 TL’lik bir azalma öngörüyor. Söz konusu destekten faydalanacak olanlar yasa gereği zaten kreş hizmeti vermekle yükümlü 150+ kadın çalıştıran işverenler olacak. Bu tip büyük işyerleri tüm işyerleri içerisinde çok küçük bir orana sahip, buralarda istihdam edilen kadınlar ise kadın nüfus içinde son derece küçük bir azınlık.
Ayrıca, yaklaşık olarak 150 TL’lik bir vergi indirimi bu işyerlerinde kadın istihdamını teşvikte yetersiz kalacaktır. Küçük çocuklu kadına kreş yardımı verip, küçük çocuklu erkeğe aynı yardımı vermek zorunluluğu olmadığı için işveren açısından her hâlükârda kadın daha maliyetli olmaya devam edecektir. Dolayısıyla bu değişiklik işe alımlarda kadına karşı ayrımcılığı azaltacak etkiyi yaratmayacaktır. Bu çerçevede, ücretli istihdamdakilerin küçük çocuklarının bakım masraflarındaki sorumluluk işverene bırakılacaksa, kadın ya da erkek ayrımı yapılmamalı. Aksi takdirde küçük çocuklu kadın istihdam etmek yine erkek istihdam etmeye göre daha maliyetli olma durumunu sürdürecektir.
Yasa gereği kreş hizmeti vermekle yükümlü olmayan diğer işyerleri açısından 150’den az sayıda kadının çalıştığı işyerlerinde sağlanan maliyet avantajı kreş yardımı vermeye yönelik bir teşvik oluşturmaktan uzak. Mevcut ekonomik koşullarda kadın istihdamını teşvik etmek için kreşlerin her tip işyerinde/işte çalışan ya da çalışmak üzere iş arayan, eğitimine devam eden/etmek isteyen kadın ve erkekler için bir hak olması gerekir.
Kreş ebeveynin bir işte çalışıp/çalışmasından bağımsız olarak tüm çocuklara sağlanmalıdır. 3-5 yaş için yüzde 90 olan OECD ortalamasına karşılık Türkiye’de yüzde 30’un altındaki oran bu alandaki açığını gösteriyor (0-2 yaş için OECD’de yüzde 35’e karşılık Türkiye’de yüzde 1’in altında). Türkiye’nin bu açığı acilen kapatması gerekiyor. Aksi takdirde bu konuda bir ilerleme kaydetmek mümkün görünmüyor.
İşsizliğin Türkiye ekonomisindeki en büyük sorunlardan biri olduğu mevcut ortamda, kreş ve ana okullarına kamu yatırımları kaliteli istihdam yaratma açısından da bir fırsat olarak değerlendirilmelidir. Yapılan çalışmalar, erken çocukluk bakım ve eğitim hizmetleri sektörüne yapılan harcamaların istihdam yaratma kapasitesinin inşaat ve fiziksel altyapı sektörüne göre iki katından fazla olduğunu gösteriyor.
İstihdam yaratma esnekliğini çok daha yüksek olmasıyla bağlantılı olarak, erken çocukluk bakım ve eğitim hizmetlerine yapılan kamu harcamalarının yoksulluğu, haneler ve çocuklar arası eşitsizlikleri ve kadın-erkek arası eşitsizlikleri azaltmadaki etkileri de çok daha güçlü biçimde ortaya bulgularla gösterilmiştir.[1]
Uzun vadede ise çocuğa yatırımlarla geleceğe yönelik insan kaynağı ve verimlilik artacaktır. Bu sektör kamu yatırım ve harcamalarında bir öncelik olarak alınmalıdır.
[1] İpek İlkkaracan vd., Sosyal Bakım Hizmetlerine Kamu Yatırımlarının İstihdam, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Yoksulluğa Etkileri: Türkiye Örneği, http://www.tr.undp.org/content/dam/turkey/docs/povreddoc/rapor-son-t%C3%BCrk%C3%A7e.pdf
KEİG Platformu
8 Ocak 2019