Sendikal Güç Birliği Platformu Kadın Koordinasyonu, 8 Mart etkinlikleri
kapsamında 9 Mart Cumartesi günü 1. Kadın Emeği Çalıştayı’nı düzenledi.
Belediye-İş Sendikası’nda düzenlenen çalıştay, “Emek Piyasalarında Neoliberal
Dönüşüm ve Kadın”, “Sosyal Politikalarda ve Sendikalarda Kadın” ve “Kadınlar
Direniyor” başlıkları altında üç oturum şeklinde gerçekleşti.
Açılışta, Selgin Zırhlı Kaplan ve Tülin Çelik, Sendikal Güç Birliği Kadın Koordinasyonu ve yaptığı çalışmalar hakkında sunum yaptı. Platformun, Türk-İş’e bağlı 10 muhalif sendika tarafından oluşturulduğunu söyleyen Kaplan, Türkiye’de bu tür birliklerin sadece seçim odaklı olduğunu ancak SGBP’nin bu amaçla kurulmadığını kaydetti. Tülin Çelik de Sendikal Güç Birliği Platformu Kadın Koordinasyonu’nun yaptığı çalışmalar hakkında bilgi verdi.
Açılış konuşmalarının ardından “Emek Piyasalarında Neoliberal Dönüşüm ve Kadın” başlıklı oturuma geçildi.
EMEK PİYASALARINDA NEOLİBEDAL DÖNÜŞÜM VE KADIN
Bilgi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü öğretim görevlisi Yırd. Doç. Dr. Yelda Yücel, “Krizde farklı Refah Deletrinde Emek Payisası Dünüşümü ve Toplumsal Cinsiyet” konusunda sunum yaptı.
Emek piyasasındaki değişimin kadın istihdamına etkileri üzerinde konuşan Yücel, 2008’de dünyayı etkisi altına alan krizin devam ettiğini belirtti. Yücel, bu krizlerde gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin farklı ekonomi politikaları uygulandığını ifade etti. Bu ekonomik paketler içerisinde doğrudan emek üzerine harcanan ve emek yaratmak üzerine ayrılan bütçelerin çok çok düşük olduğunu kaydeden Yücel, “Piyasada dönüşüm var ama kamuda bir hareket yok, özel sektör hareketleniyor” dedi.
Dünya ülkelerinin “liberal, korporatist refah ve sosyal demokrat refah rejimi” olarak üç kategoriye ayrıldığını belirten Yücel, “sosyal demokrat refah rejimi”ne giren Türkiye’de kriz dönemlerinde yarım günlük çalışmada kadın istihdamının arttığını kaydetti.
“Kadınların Kumusal Alanı ve Mücadele Pratikleri” konusunda sunum yapan İstanbul Arel Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim görevlisi Yard. Doç. Dr. Feryal Saygılıgül, Nikeragua’da MAC isimli bağımsız feminist kadın örgütlenmesinin deneyimlerini anlattı.
MAC’ın 1994 yılında bağımsız kadın örgütlenmesi olarak kurulduğunu aktaran Saygılıgül, örgütün Ulusal Kurtuluş Cephesi’nin iktidarda olduğu dönemde, cinsiyetçi politikalardan rahatsız olan kadınların, sendika dışında kurdukları bir örgütlenme biçimi olduğunu bildirdi. Kamusal ve özel istidam arasındaki farkın ortadan kaldırılmasının amaçlandığını kaydeden Saygılıgül, “Fabrikalarda çalışan kadınların koşullarının düzeltilmesini ve ev içi emeğin görünmesini sağlamak gibi bir amaçları var” dedi. Feminist olan örgütün, çok radikalleşmeyi tercih etmediğini ancak bunu tartıştığını aktardı.
“MAC hem sınıf hem toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini ortadan kaldırmak isteyen bir kadın örgütlülüğü” diyen Saygılıgül, kadın örgütlerinin bu deneyimi incelemesi gerektiğini vurguladı.
‘TÜRKİYE’DE KADIN İSTİHDAMI DÜŞÜK AMA KİMSENİN UMURUNDA DEĞİL’
Prof. Dr. Şemsa Özar, “Kadin istihdamı nasıl artar?” sorusuna yanıt aradı. Türkiye’de kadın istihdamının çok düşük olduğunu ancak bunun ne hükümetin ne sendikaların ne de kadın örgütlerinin gündeminde olduğunu söyledi.
“AKP döneminde kadın istihdamında artış var” diyen Özar, 2004 yılında 5 milyon kadın çalışan kadın sayısının 2010 yılında 7 milyonu aştığını bildirdi. Sadece yüksek eğitimliler arasında değil, düşük eğitimliler arasında da istihdamın arttığını kaydeden Özar, kadın istihdamının önündeki en büyük engelin evin içerisindeki işlerin olduğunu kaydetti. Özar, “Kadınların üzerinden bakım yükü alınmadan, kadınların istihdama girmesi mümkün değil” dedi.
KESK,ÖRGÜTLÜ KADIN SAYISIYLA İLK SIRADA
1 Kadın Emeği Çalıştayı, “Sosyal Politikalarda ve Sendikalarda Kadın” başlıklı ikinci oturum ile devam etti. “Sosyal Politikalarda ve Sendikalarda Kadın” başlıklı ikinci oturumda, Esen Özdemir, KADAV’ın “Sendikalarda Kadın Temsili Araştırması”nı aktardı.
Kamu ve işçi sendikalarındaki kadın örgütlülüğünün örgütlülük ve temsiliyet durumuna ilişki araştırma sonuçlarını aktaran Özdemir, kamuda örgütlü olan sendikaların kadın üye sayısının işçi sendikalarından daha fazla olduğunu kaydetti.
KESK’in en fazla kadın üyeye sahip olan konfederasyon olduğunu belirten Özdemir, kadınların, kamu alanında en çok sağlık ve eğitim alanlarında örgütlü olduğunu bildirdi. Özdemir, toplan 80 bin kadının sendikalı olduğunu aktardı, kadınların merkezi düzeydeki temsiliyetlerinin düşük olduğunu söyledi. Kadınların daha çok, denetim ve disiplin kurullarında yer aldıklarını, örgütlenme ve TİS gibi önemli kademelerde bulunmadıklarını ifade etti.
‘YENİ STRATEJİ VE ARAÇLARA İHTİYAÇ VAR’
DİSK Sosyal-İş Sendikası İstanbul Şube Yöneticisi Bilge Çoban, “Sendikalarda Kadın Örgütlenmesi: Sorunlar, Politikalar ve Araçlar” üzerine sunum yaptı.
Her üç kadından birinin işsiz olduğunu belirten Çoban, kadınların örgütlü yaşam içerisinde yer almadığını da söyledi.
Yeni yasalarla sendikal örgütlenmenin daha da zor olduğunu hatırlatan Çoban, kadınların sendikalarda örgütlenmesi gerektiğinin önemine işaret etti.
Sendikaların doğru strateji ve politikalar yürüttüklerinde kadınlara ulaşabileceklerine işaret eden Çoban, “Kadınlar sendikalı olmak için büyük çaba harcıyorlar” dedi.
Evdeki cinsiyetçi iş bölümünün kadınların örgütlü yaşam içerisinde yer almasının önünde büyük engel oluşturduğunu vurgulaya Çoban, “Yönetimde yer alan kadınlar evli değil ya da çocukları yok. Çünkü kadınlar, yönetimleri yer aldıkları durumunda evdeki sorumlulukların aksayacağını düşünüyorlar. Öte yandan, sendikal çalışma erkek işi olarak algılanıyor” diye konuştu.
Yeni yasalarla birlikte sendikaların var olma ile olmama arasında kritik bir süreç yaşadıklarını kaydeden Çoban, “Yasalarla yapılan saldırılar sendikaların yüzünü işçi sınıfına dönmesini sağladı. Ama kadınlar bunun neresinde duruyor? Bu konuda bir gelişme yok” değerlendirmesinde bulundu.
Türk-İş’te kadın işçi bürosu olduğunu, ancak çalışanların sadece uzmanlardan oluştuğunu söyleyen Çoban, DİSK bünyesinde kurulu olan kadın bürosunun da tüzükle güvence altına alınmadığını ancak, çalışanların aktif örgütlü kadınlardan oluştuğunu belirtti.
Sendikaların, kadınların örgütlenmesine önem vermesi gerektiğini belirten Çoban, “Kadınlara nasıl sesleneceğiz; mutlaka işyerlerindeki kadınları çalışmaya kadınları katmamız gerekiyor. Bu hedefle çalışmalıyız” şeklinde konuştu.
Kadınları örgütlemek için, “dergi ve başkaca materyallerin kullanılması, tüzükle güvence altına alınan komisyon ve büroların kurulması, TİS’lerde kadınlar için değişiklikler yapılması, toplumsal cinsiyete karşı mücadele edilmesi, pozitif ayrımcılığın uygulanması” gerektiğini kaydetti. Çoban, sendikalarda ve işyerlerinde kreş ya da çocuk bakım odalarının bulunmasının önemine de dikkat çekti.
DİRENİŞÇİ KADINLAR DENEYİMLERİNİ ANLATTI
Çalıştayın üçüncü oturumunda direnişçi kadınlar konuştu. “Kadınlar Direniyor” başlığıyla yapılan oturum, İSMACO direnişçisi Fikriye Akgül’ün çalışma ve örgütlenme hikayesinin anlatıldığı “Bölge” belgeselinin gösterimi ile başladı.
İSMACO direnişçisi Fikriye Akgül, Tuzla Serbest Bölge’de işçi ve özellikle de kadın işçi olarak yaşadıkları sorunlara dikkat çekti.
Akgül, şunları söyledi: “Serbest bölgede çalışmaya başlayacağımız zaman ‘burada çalışmak ayrıcalık’ demişlerdi. Oraya çalışmaya başladığımızda ayrıcalığın patronlar için olduğunu gördük. Burası yüksek duvarlar, tel örgülerle çevrili bir yer. Giriş çıkış saatleri öyle ayarlanmış ki, başka bir fabrikadan ya da başka vardiyadan çıkan işçilerle karşılaşman neredeyse olanaksız.”
İSMACO’nun dünyanın ikinci büyük markası olduğunu hatırlatan ve sendikasız işçi çalıştırmayacağına dair sözleşme imzalandığını kaydeden Akgül, “Sendikalı olduğumuzu öğrendiklerinde ilk biz kadınları çıkardılar. Çünkü, böyle yerlerde kadınlar ustalar tarafından kullanılıyor. Sendikal öngütlenmeyi engellemek için kadın işçileri biz kadınlara karşı kullandılar” dedi.
Yoğun çalışma, baskı, hakaret, emeklerinin sömürülmesi, fazla mesai gibi nedenlerden dolayı örgütlenme kararı aldıklarını aktaran Akgül, direnişlerinin sürdüğünü ve kazanacaklarına inandıklarını vurgulayarak konuşmasını noktaladı.
İSMACO direnişçisi Selma Eroğlu ise tek işçilerin evlerine giderek, direnişlerini anlattıklarını anlattı, “Direnişimizin kazanacağına inanıyorum” dedi.
DHL direnişçisi Aysel Şimşek, çalıştaya katılan kadınların 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutladı. 267 gündür sürdürdükleri direniş ve örgütlenme sürecini aktardı.
İstanbul Teknik Üniversitesi Asistan Dayanışması’ndan Sema Alaçam, İTÜ’de yaşanan asistan kıyımına dikkat çekti, yaptıkları eylem ve kampanyalar hakkında bilgi verdi.
Son olarak, direnişle kazanan Teknopark direnişçileri adına Burçin Kuz’un gönderdiği mektup okundu.
Çalıştay, MARE Kadın Sesleri Korosu’nun müzik dinletisinin ardından sona erdi.
Kaynak: ETHA