Emel Armutçu
2000’li yılların başlarında Avrupa Birliği’yle uyum yasalarını bir bir çıkarırken kadın haklarına ilişkin pek çok olumlu adım atan Türkiye, son zamanlarda tam tersini savunan bir politikaya sahne oluyor.
Anayasa’da yer alan “eşitlik” kavramının dahi tartışılır hale geldiği, kaç çocuğu hangi yöntemle doğuracağından nasıl edepli olacağına kadar geniş bir yelpazede kadınların ‘yapması gerekenler’in her gün sıralandığı bu yeni dönem, yıllardır bu alanda mücadele veren kadın kuruluşlarının tepkisini çekiyor. İşte son dönemde ‘kadınlar mevcut haklarını kaybediyor’ kaygılarına yol açan gelişmeler:
Kadın gitti aile geldi
Hükümet gözünü kulağını yıllardır kadın hakları için mücadele veren sivil topluma uzun süredir kapamış durumda. Bu politika değişikliğinin ilk göstergelerinden biri, daha önce ‘Kadın ve Aileden’ sorumlu olan devlet bakanlığının adının Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı olarak değiştirilmesi oldu. Daha sonraki tüm söylem ve uygulamalarda, birey olarak kadının haklarından çok, ailenin önemi ve korunması öne çıktı. Ayşenur İslam’ın gelmesinden sonra, bakanlığın kapıları kadın örgütlerine daha çok kapandı ve hükümet, sivil toplum ve akademi alanında kendi örgütlerini oluşturmaya başladı.
Kariyer gitti aile paketi geldi
Kadınlara esnek çalışma olanağı getiren, her çocukta 100-200 TL artarak bir “devlet altını” kazandıran “aile paketi” de tartışmalı. Kadın Emeği ve İstihdamı Girişimi (KEİG), evdeki bakım işlerini tamamen kadına yükleyen bu paketle, kadınların çalışmasını ancak evdeki esas görevlerine yerine getirmesi şartıyla uygun görüldüğünü belirtti.
Eşitlik gitti, adalet geldi
CUMHURBAŞKANI Tayyip Erdoğan, Kadın ve Demokrasi Derneği’nin (KADEM) düzenlediği toplantıda, “Kadın ile erkeği eşit konuma getiremezsiniz, çünkü o fıtrata terstir” deyince, Türkiye “eşitlik” kavramını sorgulamaya başladı. KADEM’in yönetime kurulunda yer alan kızı Sümeyye Erdoğan da aynı toplantıda, dünyanın yıllardır yapılan siyasal, sosyal ve bilimsel çalışmalarla vardığı en ileri nokta olan “toplumsal cinsiyet eşitliği” kavramı yerine “toplumsal cinsiyet adaleti” kavramını ortaya koydu.
Kadın örgütleri gitti, ‘hükümet-der’ler geldi
AİLE ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, ev içi şiddetle ilgili çok ciddi düzenlemeler öngören uluslararası İstanbul Sözleşmesi’nin izleme komitesi GREVIO’nun seçim hazırlıklarından kadın örgütlerini dışladı. Bugüne kadar hiç istenmemiş resmi evrakı, kaşeli imzaları, kodları çok kısa bir sürede isteyerek başvuruları engelledi, 30’dan fazla kadın örgüt oylamaya giremedi. Sonuçta GREVIO süreci için seçilen üç örgüt; KADEM, Başbakan’ın eşi Sare Davutoğlu’nun yönetiminde olduğu, kadın değil sağlık alanında çalışan KASAD ve başörtüsü mücadelesiyle öne çıkan AKDER oldu. Sadece bu seçim bile, İstanbul’da imzalanan ve Türkiye’nin ilk imzacısı olmakla gurur duyduğu İstanbul Sözleşmesi’ne aykırıydı. Nitekim önceki gün, Başkent Kadın Platformu’ndan olan ancak Ak Partili kimliğiyle öne çıkan Emel Topçu GREVIO adayı olarak belirlendi.
Deneyim gitti ‘namus’ geldi
Son tartışma, bugüne kadar kadına yönelik şiddet ve cinayetlerin TBMM gündemine girmesi gerektiğini savunan bağımsız kadın örgütlerinin çoğunun, TBMM Kadına Yönelik Şiddeti Araştırma Komisyonu’na çağrılmamasıyla yaşandı. 124 kadın örgütü, önceki gün bir açıklama yaparak, Ak Parti Milletvekili İsmet Uçma’nın ilk toplantısında en çok kadınları vuran “mahallenin namusu” kavramını öneri olarak dile getirdiği komisyon tarafından dışlanmayı protesto etti, nedenlerini açıklamaya çağırdı. HDP Grup Başkanvekili Nursel Aydoğan da Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam tarafından cevaplanmak üzere, bu dışlamanın nedenlerini soran bir soru önergesi verdi.
Devlet ataerkilleşiyor
Filmmor Kadın Kooperatifi: “‘Erkek şiddeti’, ‘kadın cinayetleri’, ‘ayrımcılık’ gibi ataerkilliğin vahim sonuçlarıyla mücadele etmeye çalışırken ataerkilliğin devlet politika ve icraatlarına gittikçe daha çok içkin hale gelmesinden kaygılıyız.”
Kadınsız refah olmaz
Eski Ka.Der Başkanı ve Haklı Kadın Platformu Yürütme Kurulu Üyesi Çiğdem Aydın: “Toplumsal tepkiyle karşılanmadığı için kadın cinayetleri artıyor. Ancak kadınların zorla geride tutulduğu ülkelerde ne refah olur, ne demokrasi, ne de barış.”
Cinsiyet dersi olmalı
Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü: “MEB müfredatına İstanbul Sözleşmesi gereği toplumsal cinsiyet eşitliği derslerinin eklenmesini tartışacağımıza, din dersini tartışıyoruz.”
* Bu yazı, 7 Şubat 2015’de Hürriyet‘te yayımlanmıştır.